Senle barışa bilmerem
Tutma meni dile dünya
Taşı kattın has toprağa
Rengi verdin güle dünya
Azabı doğruya verdin
Serveti oğruya verdin
Semayı kargaya verdin
Kafesi bülbüle dünya
İyi Olan Her Şey Paylaşımda…
Senle barışa bilmerem
Tutma meni dile dünya
Taşı kattın has toprağa
Rengi verdin güle dünya
Azabı doğruya verdin
Serveti oğruya verdin
Semayı kargaya verdin
Kafesi bülbüle dünya
Gezdikçe ayağım değer çamura
Merhaba köyümün yolu merhaba
Gül çiçeh üstünde gezer arılar
Merhaba köyümün balı merhaba
Baharı bir ğoştur yazı bir ğoştur
Turnası ördeği gazı bir ğoştur
Lisanı şirindir dili bir ğoştur
Merhaba köyümün dili merhaba
>
Dünya Senin Değil
Misafir olduğun yere gönül bağlama..!
Kapısına dayanma, çürüktür.
Suretine aldanma..!
Cazibesine kapılma..!
Dünya senin dünyan değildir.
Kendini ev sahibi sanma..!
Sana muhabbet duyan her faniye gönül verme..!
Sürünen yılanlar gibi gövden yerde sinsi sinsi yürüme..!
Üreyim
Felek saldı bir tufana zamansız
Fırtınaya tuş olufdu üreyim
Çok çalıştım çavaladım yardımsız
Bir yaralı kuş olufdu üreyim
Gam yüküyem vakur başlı ağıram
Terk edilmiş çayır basmış cığıram
Sesim çıkmaz bir haykıram çığıram
Yumruğ boyda daş olufdu üreyim
Ey Hira Yüreklim…!
Ellerimle Elini Tuttuğum,
Aşk’ı Tanıyan Yüreğin Cennete Götüren Rehberim Olsun.
Dualarımın Öznesi Olan Yâr Dün Gece Yine Resmine Baktım Yatmadan,
Gözlerinde Beni Gördüm, Yüreğindeki Acıyı Gördüm,
Hüzünü Gördüm.
Dedim Kendi Kendime,
Aşk Hakkımmıdır Bilmem, Ama Hak Aşkımdır.
Yüreğimi Özenle Koruyorum, Çünkü İçinde Sen Varsın…..
Marifet İki Yüreğin Bir Olması Değilmiydi Zaten,
Biz Tek Yürek Olduk Seninle Kurbanım.
Eğer Sana Kavuşmadan Ölürsem…
Vallahi Ölüm’e de Aşk Olsun!…
Senin İsminle Uyanıyorum Her Sabah…!
Bir Sevinç Kaplıyor Yüreğimi Çünkü Sen Varsın Sol Yanımın Bekçisi.
Ey Hira Yüreklim….!
Kudüs Bakışlım, Ravza Yüreklim, Dualarımın
Ey Gönlüm Aşk İstiyorum
Ey gönül bana öyle bir kelâm et
Yüreğimi söküp dağlayayım.
Sen bilmezsin belki ,
Senin canın yanmasın diye
Sol yanıma bile yatmadığımı.
Özlemek ne renkti sen bilmezsin,
Öyle bir yalnızlığa daldım ki ;
Şiirde ki kelimelerimin dizi tutmuyor.
Ne zaman yağmur yağsa bu şehre,
Elvan-ı Şirazi
Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi bulunmasa da, Orhan Gazi zamanında Anadolu’ya yerleşen Türkleşmiş İranlı bir aileye mensup bulunduğu ve ataları Şîrazlı olduğundan Şîrâzî nisbesiyle tanındığı ileri sürülmektedir.
Şeyh Elvan-ı Şirazî, Mahmud Şebüsteri’nin Gülşen-i Râz adlı Farsça eserini 1426’da Türkçeye tercüme ederek II. Murad’a sunmuştur. Tercüme-i Gülşen-i Râz’ı tamamladığı 829 (1426) yılında elli yaşında olduğunu bildirmesinden hareketle (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 173, vr. 7a) 779’da (1377) doğduğunu söylemek mümkündür. Elvân-ı Şîrâzî’nin ölüm tarihi de belli değildir.
Ay Zalım Kızı
Pınarın yolunda gözledim seni
Bekledim gelmedin ay zalım kızı
Vefasız gönlümde sözledim seni
Bekledim gelmedin ay zalım kızı
Umut oldu menim aşım ekmeğim
Sele düştü suya döndü emeğim
İçim bir hoş oldu yandı yüreğim
Bekledim gelmedin ay zalım kızı
İğnezorlu’dan Terekeme Dilinde Ana Şiiri
Tezeyi getirem gış galağınnan
Gazanın altını galıyem ana
Bağerem ğengele gurud ezersen
Getir ellerini yalıyem ana
Yerennih oyunlar incide seni
Değende oğloyun ağlada meni
Ununu urvanı hamur tehneni
Dağıdem sofranı tulluyom ana
Ay Köyüm
Gurbette yaşmağ kısmetim oldu
Bir sana doymadı gözüm ay köyüm
Adına ne gadar şiir yazsamda
Tükenmez sevgimsin sözüm ay köyüm
Atalar yurdusan analar eli
Ağlıma düşdükçe oloram deli
Saçımın galmıyıf heç gara teli
Gülmez ki sensizde üzüm ay köyüm