Ali Şir Nevai (veya Ali Şir Navai), Orta Asya’nın önemli Türk şairleri ve yazarlarından biridir. 15. yüzyılda Timur İmparatorluğu’nun hükümetinin önemli bir üyesiydi ve İslam dünyasının kültürel ve edebi hayatına büyük katkılarda bulundu.
Ali Şir Nevai, 9 Şubat 1441’de (17 Ramazan 844) Herat şehrinde doğdu. Babası Kiçkine Bahadır (Kiçkine Bahşı) Timur’un torunlarının hizmetinde bulunmuş, en sonra Bâbür Şah’ın sarayında da önemli bir mevki sahibi olmuştu. Ali Şir Nevai’nin ailesi bilim ve edebiyatla yakından ilgileniyordu.
Adı “Keyif veren” anlamındaki kefir, tam bir şifa kaynağı olması ile evlerden eksik edilmemesi gereken bir içecek. Diyetisyen Fatma Özsel Özcan, kefiri sade olarak tüketmekte zorlanan ya da sıcak havalarda farklı ve sağlıklı içecek arayanlar için kefir ile hazırlanan 5 pratik tarif verdi.
Ayrana benzeyen, fermente bir ürün olan ve Rusça’da “Keyif veren” anlamına gelen kefirin bilinen birçok faydası var. Kolesterolü düşüren, kalp, böbrek taşı, mantar, ülser, sedef ve egzama gibi rahatsızlıkları gideren, bağışıklık sistemini güçlendiren kefirin özellikle Kafkas bölgesinde çok tüketildiğini belirten Beykoz Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Arş. Gör. Diyetisyen Fatma Özsel Özcan, “Tam bir şifa kaynağı” dedi.
Özcan, probiyotik organizmaların asit, oksijen ve sıcaklık gibi çevresel stres faktörlerine karşı son derece duyarlı olduğuna dikkat çekerek, “Bu nedenle kefirin faydalarından daha çok yararlanmak için ısıl işlem gerektiren tariflerde kullanılmamalı” uyarısında bulundu.
Özcan, kefiri sade olarak tüketmekte zorlanan ya da farklılık arayanlar için 5 lezzetli tarif de verdi:
Pisagor ya da Pythagoras (Yunanca: Πυθαγόρας), MÖ 570 – MÖ 495 yılları arasında yaşamış olan İyonyalı filozof, matematikçi ve Pisagorculuk olarak bilinen akımın kurucusudur. En iyi bilinen önermesi, kendi adıyla anılan Pisagor önermesidir. “Sayıların babası” olarak bilinir. Pisagor ve öğrencileri her şeyin matematikle ilgili olduğuna, sayıların nihai gerçek olduğuna, matematik aracılığıyla her şeyin tahmin edilebileceğine ve ölçülebileceğine inanmışlardır. Kendisini filozof (Yunanca:φιλοσοφος), yani bilgeliğin dostu olarak adlandıran ilk kişiydi. Pisagor, düşüncelerini yazıya dökmediği için onun hakkında bildiklerimiz öğrencilerinin yazılarında anlattıklarıyla sınırlıdır. Pisagor’a atfedilen birçok eser gerçekte onun öğrencilerinin olabilir.
19 Mayıs, bağımsızlığına düşkün Türk milletine vurulmak istenen esaret zincirlerinin parçalama kararlılığının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna öncülük eden Kurtuluş Savaşı’nın ilk kıvılcımının tarihidir.
Türk Milleti, Ulu Önder Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a ayak bastığı gün, bağımsızlık meşalesini yakmış, esarete boyun eğmeyeceğini bütün dünyaya ispatlamıştır.
Kamp yapmak, doğanın güzelliklerini keşfetmek, açık havada zaman geçirmek ve günlük hayatın stresinden uzaklaşmak için harika bir yoludur. Kamp yapmak aynı zamanda yeni deneyimler kazanmak, macera dolu anılar biriktirmek ve kendinizi keşfetmek için de harika bir yoldur.
Kamp yaparken, genellikle doğal alanlarda, dağlarda, ormanlarda, sahillerde veya göl kıyılarında çadır veya karavan gibi basit barınaklarda kalınır. Kamp alanları genellikle temiz havaya, doğal güzelliklere, sessizliğe ve özgürlüğe sahip olmakla birlikte, yürüyüş, balık tutma, kano/kayıkla gezi, dağ bisikleti veya doğa yürüyüşü gibi birçok açık hava etkinliği de yapılabilir.
Adli (II. Bayezid) Fatih’in oğlu ve Yavuz Sultan Selim Han’ın babası olan Bayezid 1447 yılında Dimetoka’da doğmuştur. Sekiz yaşında Hadım Ali Paşa’nın nezâretinde Amasya valiliği verilmiştir. Devrinde en iyi şekilde öğrenim görmüş, Arapçayı ve Farsçayı öğrenmiştir.
Molla Selahaddin, Mîrim Çelebi, Hâmidî ve Molla Abdulkadir gibi devrin önde gelen âlimleri elinde yetişen ve Şeyh Vefa gibi mutasavvıflardan da istifade eden Bayezid babası Fatih ve dedesi II. Murad gibi ilim ve sanat adamlarına değer vermiş, Amasya valiliği zamanında etrafınd a ilim ve sanat meclisleri oluşturmuştur. Bu dönemde zevk ve eğlenceye düşkün olan Bayezid’i babası azarlamıştır. Hatta bu durumdan sorumlu tuttuğu Müeyyedzade Abdurrahman Efendi’yi cezalandırmak istemiştir. Ancak şehzad e kendisini toplamış ve bu hâllerini terk etmiştir.