Simultane Türk Dil Kurum Sözlüğünde anlamı “anında” olarak belirtilmiştir. Fransızcadan “eş zamanlı, aynı anda olan” olarak çevrilmektedir. Fransızca olarak simultané , İngilizce olarak ise “simultaneous” olarak yazılmaktadır. Bunlardan anlaşılacağı üzere kelime İngilizcedir. İngilizce de “çeviri” anlamında da kullanıldığı için “aynı anda birden başka dillere eş zamanlı çeviri” olarak kullanılmaktadır.
Paspartu, resim ile çerçeve arasına konulan ve çoğunlukla tek renkten oluşan bir çerçevedir. Dilimize Fransızcadan gelmiştir. Paspartular çoğunlukla kalın kartondan yapılır ama ince olanları da vardır. Resim ile paspartu arasında kalan boşluk bir derinlik yaparak resmin daha iyi algılanmasına yol açar. Eğer boğucu renklerden oluşmuşsa ince paspartu kullanılarak daha canlı görünmesi amaçlanır.
Pastoral Fransızcadan dilimize geçmiş, kır yaşantısını ve özellikle çobanların aşk ve yaşayışlarını anlatan bir edebiyat türüdür. Karşılık olarak “Çobanlama” önerilmektedir. Çoğunlukla şiirlerde kullanılsa da edebi türlerin bir çoğunda uygulanabilmektedir. Anlatım olarak gösterişten uzak ve sade bir dil tercih edilir. Doğal güzellikler ve doğal yaşam şekli bazen tek başına, bazen de karşıklı konuşma şeklinde anlatılır.
Voltaik pil, devreye devamlı elektrik akımı sağlayan ilk batarya olup Alessandro Volta’nın icadıdır. Volta’nın 1800’de icat ettiği bu ilk pil, tuzlu suya batırılmış kağıt disklerin ayırdığı bakır ve çinko levhalardan oluşuyordu.
Bu kağıt diskler, belirli bir süre elektrik akımı üretebiliyorlardı. Volta, icadı için deneylerde kullandığı metal levhalardan en iyi sonucu çinko ve gümüşün cevap verdiğini ispatladı.
“Palamar”denizcilikte gemileri iskele, rıhtım veya şamandıraya bağlamaya yarayan kalın halata verilen isimdir.Rumca bir kelime olup denizcilikte sıkça kullanılır. Liman ve marinalarda gemilerden verilen palamarı iskeleye veya şamandıraya bağlayan ve çözen kişilere ise “Palamarcı” denir.
Geminin baş ve kıç kısımlarında bulunan palamar halatlarına mahsus deliklere ise “Palamar Gözü” denilmektedir.
1220 yılından beri devam eden Moğol istilâsı nedeniyle Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde bulunan Türkmen boyları ülkelerini terkederek, büyük çoğunlukla Anadolu’ya gelmekteydi. İbn Bîbî ’nin Ermen ülkesi dediği Isauria bölgesi, I.Alaeddin Keykubad (1220-1237) tarafından 622/1225 yılında alınarak, Selçuklu ülkesine dahil edilmiş, ilk vali olarak Kamerü’d-dîn adlı bir kişi görevlendirilmişti.
Bununla beraber, bu bölgenin sınırları üzerinde, daha önce de birtakım Türkmen aşiretlerinin yerleştirildiği anlaşılmaktadır. Bölge, ele geçirildikten itibaren yoğun Türkmen yerleşimine açılmış ve bir uç bölgesi haline getirilmiştir. Karaman aşiretinin de 1228 yılında I.Alaeddin Keykubad tarafından Ermenak (Germanicopolis) ve civarındaki Kamış adlı mevkie yerleştirildiği anlaşılmaktadır . Ancak, Karaman aşiretinin Oğuzların hangi kola mensup olduğu konusu henüz açıklığa kavuşmuş değildir .
Mobilite; Latince Mobility’den dilimize giren hareketlilik, devingenlik ve akışkanlık anlamında kullanılan çok yönlü bir kavramdır. Günümüzde o kadar fazla alanda kullanılıyor ki hayatımızın her alanında karşımıza çıkar hale geldi. Türk Dil Kurumu sözlüğünde mobilite kelimesinin henüz herhangi bir karşılığı bulunmuyor.
En çok, teknoloji, eğitim sistemi, spor, meslek ve iş hayatında çok kullanılıyor. Mobiliti kullanıldığı yere göre de isimler alıyor. Örnek verecek olursak;
745. Türk Dil Bayramı’nı kutlarken; Türkçenin güzelliğine, ifade zenginliğine, sözcüklerin ezgilerine ve gönüllerimize taht kurmasına örnek olarak Yunus Emre’nin yukarıdaki iki dizesi yeter de artar bile…
Güzel Türkçemiz, su gibi duru Türkçemiz;
Birlik ve beraberliğimizin temel taşı.
Dil, insana bahşedilen en değerli nimettendir. Dil var ya, o dil; ağzımızda, aklımızda, gönlümüzde, ruhumuzda. Dostluğumuzda yumuşak, soframızda şükür, kazancımızda bereket, sevincimizde tebessümdür. Dil, yüz ifademizin, tavrımızın, davranışımızın yapı taşıdır. Toplumun harcıdır, kardeşliğin ilacıdır.