Ey benim tütsülenmiş yüreğim!
Güller açmıyor mu? Gönül yurdunda?
Yoksa güllerin kokusu mu yok? Dudaklarından dökülen.
Bir aşk şiiri olsaydım, ey sevgili!
Bu bana saadet olarak yeterdi! Ey canımın şiiri!
Gel ben bu aşk’ın kalemi olayım, sen de mürekkebi,
Sana kalp mürekkebinden dil kalemine düşen aşk şiirleri yazayım!
Aşk ile bakan aşk ile görendir ey yâr,
Aşk bana sual etti; aşkın en güzel hali nedir?
Dedim ki; aşkın en güzel hali rasûlallah efendimizin kördüğüm hali,
Bir bağlanırsın bir daha asla çözülmez kördüğüm gibi,
Sende benim gönülgahında hiç kıpırdamadan beklediğimsin,
Ömrümü ömrüne mehir kıldığım, dünya ahiret cancağızım,
İman ile çekeyim kokunu İçime, en derunuma, ey duasına bağlandığım,
Ey ezelden ebede alnıma mühür yazgımın cenneti!
Bir katrede sen lütuf et dudaklarından ebedi aşka,
Ben ki seni sırat-ı müstakimde yâr seçeli masivanın vuslatından yüz çevirmiş dünyada yurtsuzum.
Ey benim suskunluğumun sesi ben yemin verdim, ezelden ebede yüreğim senin,
Varlığın kadar yokluğunda değerli gönül nazarımda,
Saplansa da yüreğime bütün hançerler, yine bütün şiirlerim kelâmlarım senin aşkın üzerinedir.
Yine bir söz kopuyor yüreğimden lâl olan dilime, yazıyor ağlayarak gönül kalemim,
Aşkı gönüle nakş etmediysen diline düşse neye yarar?
Hele yâr’e varmadıysa ne çıkar!
Ben ahiret farz ediyorum yüreğini ravza bakışlı yâr,
Ne olur sende dünyalık sevme,
Ben yine gönül ateşimde demlemişim seni, nasılda tütüyorsun bir bilsen,
Sükûttan başka bir şey gelmiyor artık turâbına düştüğüm yâr,
Besmele çekip niyet ettim sana ey benim şehadetim,
Bozmam sen gelene kadar niyetimi,
Senin yüreğini bahşedene şükrettim,
Teşrif edene dua,
Ben aşkı allah’ta gördüm yansımasını sende,
Çünkü sen benim en güzel ziynetim, en güzel nasibimsin.
Bazen namazda geliyorsun aklıma, gelme nolur, girme rabbimle arama,
Ben gelirim dualarımda bulurum seni, aminlerimle dönerim sana,
Sen kaç şiir uzaklıkta olursan ol, yine satır satır gelirim sana.
Ne zaman yağmur yağsa bu şehre, bir bardak çayın ve senin hasretin düşer İçime.
Bir turâb kokusu yayılır ortalığa, bir onun birde senin kokuna hayır diyemem.
Artık anladım ki hasretinden lâl oluyor dilim, tütüyor gönlüm,
Nasibinle gel bana ey yâr, ayet ayet yaklaş bana, ahiretim ol, alın yazım ol, cennetim ol,
Sen sadece benim ol avuçlarıma ki duam. Ve bir ayetle sesleniyorum sana,
“Ve ellefe beyne gulubihim”
Kalpleri birbirine isındıran Allah’tır.
Bir sükût etsem…!
Sükûtum içime aksa durmadan bir şelale gibi.
Günlerce içime aksa sükûtumun göz yaşları,
Tıpkı bilalin göz yaşlarının toprağa akması gibi.
Sensizliğim bir çığlık olsa içimden bağıra bağıra,
Suskunluğum yansa bir saman alevi gibi.
Sönse artık güneşim yıldızlar dökülse tek tek yüreğime,
Meşhûr velîlerden Ali Müzeyyen (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur dular ki: “Bir kalpte, âhiret arzusu çoğaldıkça, dünyâ düşüncesi o kalpten kaybolur.”
Tâbiînin büyük âlim ve evliyâlarından Ebû Hâzım Seleme bin Dînâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Âhirette sana lâzım olacak şeye bugün (dünyâda) öncelik ver. Âhirette sana zarar verecek şeyi de terk et.”
Kalbim ağır geliyor bedenime, taşıyamıyorum…
Çok defa tövbe ediyorum onun adını yazan kalemlere…
Olmuyor…!
İçim öyle dolu ki onunla dolup taşıyor kağıtlara…
Milyonlarca kelime harcıyorum uğruna…
Bu günlerde takvimler hangi günü düşüyor,
Hangi sevdaya çizik atıyor, hangi vuslata gün saydırıyor bilmiyorum…
Yazının kendisini okuyan gözlere kavuşamadığı,
Kelimelerin bittiği, kağıdın kaleme, kalemin kağıda küstüğü yerdeyim…
Kaybedilmiş günlerin güncesini tutmuyorum…
Yorgun ve bezgin yılların rüzgarına kapılmışım sürüklenip gidiyorum…
Ve ben İlk defa bu kadar doluyum…
İlk defa kendimi yazmak zorunda hissediyorum…
Hazine sandığı insanların en gizli, en saklı yerlerinde dünyadan en uzak noktalarına gömülmüş eşsiz mücevherlerin, Elmasların, Zümrütlerin barındığı kutsal bir yerdir. Her insanda mevcuttur. Yeter ki içinde nelerin olduğuna vakıf olduğunu bilsin. Her karıştırdığında mutluluk devrelerini açabiliyorsa ne mutlu ona ki; AŞK’A yelken açmış, mutluluk limanına yol alan, huzur dolu, hırçın dalgalara dur diyebilen sevgi limanına varmak olacaktır tek rotası.
İlim ve irfan dünyamızda kalb; mânevî âlemlere açık gönül ve biyolojik yapının önemli bir santrali olan yürek olmak üzere iki mânâda kullanılır. Her şeyi çift yaratan Rabb’imiz, kalbi de, maddî ve mânevî kalb olmak üzere çift yaratmıştır. Mânevî kalb ruhanî bir lâtife olup, ruh (nefha-ı ruh) bu latifenin esası ve batını, biyolojik ruh da bineğidir. Maddî kalbin karşılığı olan yürek, insan beyni gibi, biyolojik ruhun bedendeki üç merkezî (kafa, kalb ve karın bölgesi) santrallerinden biridir.
Kalb iki yönlü, öyle nuranî bir cevherdir ki, bir yönüyle devamlı ruhlar âlemine, diğer yönüyle de cisimler âlemine