Misafir olduğun yere gönül bağlama..!
Kapısına dayanma, çürüktür.
Suretine aldanma..!
Cazibesine kapılma..!
Dünya senin dünyan değildir.
Kendini ev sahibi sanma..!
Sana muhabbet duyan her faniye gönül verme..!
Sürünen yılanlar gibi gövden yerde sinsi sinsi yürüme..!
Hazan rüzgarları gibi savulup duruyorum bir oraya bir buraya.
Engellenemez, karşı konulmaz fırtınalara kapıldı gönlüm.
Sana tutuldu, sana sevdalandı.
Aşk’ına aşk oldum, sevdana sevda oldum.
Ben sende kalan oldum.
Hazan oldum savurdum saçlarımı rüzgarlarımda.
Aşk oldum dudaklarından öptüm kalbini
Her gece aşarım yolları denizleri rüyalarımda.
Sana gelirim, sana doyarım.
Aşk’ınla coşarım.
Dalganın kıyıya olan aşkı gibi severim seni delice.
Her dokunuşunda veririm aşkımı pervasızca sana.
Sevdamın çaresizliği deli başımda
Biliyor musun özlemleri, tutkuları, haykırışları
Ey yar!
Bu kaçıncı yırttığım kâğıt,
Yazmak istediğime başlayamadım bile,
Göz yaşlarımla ıslanan kâğıdı yoğuruyorum,
Çırpınan denizde boğulurcasına,
Cesaretimi toplayıp yine bir sayfa gidiyor,
Kim bilir ne zaman bitecek bu ıstırap,
Kaçıncı yırtılan sayfa, kaçıncı şiir,
İçimdeki deniz yine coştu,
İster loş sokak lambasının ışığında, iste evine vardığında çekilip odana, pencerene vuran damlaların yalnızlığında kalemi kâğıdı alıp yanına bir şiir yaz bana ve yağmura…
Benim ise bir yağmur ve mutluluk borcum olsun sana!
Kim kaçabilmiş ki yalnızlığından…
Kalbindeki hüzünlerden…
Kopkoyu boğucu gecelerden…
Herkes gülümseyerek bakarken hayata, ben ağlaya ağlaya yazıyorum bu satırları.
Yağmurlarla yarışırcasına doyasıya ağlıyorum…
Doruklardayım…
Erişilemeyecek yerlerde…
Utanmadan ağlıyorum…
Bağıra bağıra, çığlık çığlığa…
Evet seviyorum konuşan gözyaşlarımı en az seni sevdiğim kadar hem de…
Uzun zaman oldu bakmıyorum yıldızlara…
Doğan güneşe merhaba diyemiyorum…
Sensiz tadı yok hiçbir şeyin…
Anlamsız…
Manasını yitirmiş…
Ellerimi uzatmışım görmüyor musun?
Tut onları hiç bırakmazcasına sımsıkı…
Götür beni de nereye gideceksen…
Biliyorum artık sevmeyi…
Sormayacağım da sana…
Gelen sen miydin diye…
Sen ol gelen…
Gitmeler olmasın artık…
Haydi gel, eğer sen beklediğimsen!
İnce bir sızıydın yüreğimde…
Azar azar ama derinden işleyen…
Kalbimin doğadan kaptığı bir hastalıktın…
İçime sinsice yerleşip kemiren…
Mutluydum senle ilk günlerde.
Aldığım her nefes sanki dopdoluydu…
Cesaretimi yitirmiştim sende…
Düşünceler ise sığınmıştı bir köşeye…
İyi huylu bir hastalıktın bende.
Şimdi ise ölümcül bir çaresizlik…
Bir hayat ki sensiz geçiyor ömrüm…
Her günüm seni düşünmekle geçiyor…
Yattığım odada sanki duvarlar çöküyor üstüme…
Ve hasretine dayanmak zor geliyor bedenime…
Sessiz adımlarla yürürken kavuşmayı özlüyorum…
Sana kavuşmak bitirir özlemimi…
Yalnızlığım yok olur, bahara çevirir hayatımı…
Payıma düşen her şeyi erteledim…
Ama erteleyemediğim bir şey vardı, sana benziyordu…
Ne dün, ne bugün, ne de yarın.
Hangi gün kavuşur elim sana?
Hangi gün gözlerin gözlerime değer?
Hangi gün ellerin yüzüme dokunur?
Hangi gün kokunu içime çekerim?
Hangi gün yanı başımda nefesini hissederim?
Bugün ‘mü?
Hayır!
Yarın ‘mı?
Hayır!
Bir gün, bir “yarın!”…
Adına aşk diyorlar…
Bana yetmiyor!
Her şiirimde sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum…
Yüreğimin en güzel yerini alanla…
Gün geçtikçe canımın parçası olup gidenle…
Her şeye rağmen yüzümdeki tebessümümün nedeni ile…
Hayallerimin…
Umutlarımın…
Yarınlarımın tek sahibi ile…
Hasretimle…
Sebebimle…
Beklediğimle bir gün kavuşacağıma inanıyorum…
Ve ben: çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da yine seviyorum seni…
Ey benim tütsülenmiş yüreğim!
Güller açmıyor mu? Gönül yurdunda?
Yoksa güllerin kokusu mu yok? Dudaklarından dökülen.
Bir aşk şiiri olsaydım, ey sevgili!
Bu bana saadet olarak yeterdi! Ey canımın şiiri!
Gel ben bu aşk’ın kalemi olayım, sen de mürekkebi,
Sana kalp mürekkebinden dil kalemine düşen aşk şiirleri yazayım!
Aşk ile bakan aşk ile görendir ey yâr,
Aşk bana sual etti; aşkın en güzel hali nedir?
Dedim ki; aşkın en güzel hali rasûlallah efendimizin kördüğüm hali,
Bir bağlanırsın bir daha asla çözülmez kördüğüm gibi,
Sende benim gönülgahında hiç kıpırdamadan beklediğimsin,
Ömrümü ömrüne mehir kıldığım, dünya ahiret cancağızım,
İman ile çekeyim kokunu İçime, en derunuma, ey duasına bağlandığım,
Ey ezelden ebede alnıma mühür yazgımın cenneti!
Bir katrede sen lütuf et dudaklarından ebedi aşka,
Ben ki seni sırat-ı müstakimde yâr seçeli masivanın vuslatından yüz çevirmiş dünyada yurtsuzum.
Ey benim suskunluğumun sesi ben yemin verdim, ezelden ebede yüreğim senin,
Varlığın kadar yokluğunda değerli gönül nazarımda,
Saplansa da yüreğime bütün hançerler, yine bütün şiirlerim kelâmlarım senin aşkın üzerinedir.
Yine bir söz kopuyor yüreğimden lâl olan dilime, yazıyor ağlayarak gönül kalemim,
Aşkı gönüle nakş etmediysen diline düşse neye yarar?
Hele yâr’e varmadıysa ne çıkar!
Ben ahiret farz ediyorum yüreğini ravza bakışlı yâr,
Ne olur sende dünyalık sevme,
Ben yine gönül ateşimde demlemişim seni, nasılda tütüyorsun bir bilsen,
Sükûttan başka bir şey gelmiyor artık turâbına düştüğüm yâr,
Besmele çekip niyet ettim sana ey benim şehadetim,
Bozmam sen gelene kadar niyetimi,
Senin yüreğini bahşedene şükrettim,
Teşrif edene dua,
Ben aşkı allah’ta gördüm yansımasını sende,
Çünkü sen benim en güzel ziynetim, en güzel nasibimsin.
Bazen namazda geliyorsun aklıma, gelme nolur, girme rabbimle arama,
Ben gelirim dualarımda bulurum seni, aminlerimle dönerim sana,
Sen kaç şiir uzaklıkta olursan ol, yine satır satır gelirim sana.
Ne zaman yağmur yağsa bu şehre, bir bardak çayın ve senin hasretin düşer İçime.
Bir turâb kokusu yayılır ortalığa, bir onun birde senin kokuna hayır diyemem.
Artık anladım ki hasretinden lâl oluyor dilim, tütüyor gönlüm,
Nasibinle gel bana ey yâr, ayet ayet yaklaş bana, ahiretim ol, alın yazım ol, cennetim ol,
Sen sadece benim ol avuçlarıma ki duam. Ve bir ayetle sesleniyorum sana,
“Ve ellefe beyne gulubihim”
Kalpleri birbirine isındıran Allah’tır.