Kıyamet sözlükte geçen anlamıyla yalnız kalkmak, dirilmek anlamında değildir. Bu tabir canlı ve cansız bütün yaratıklara şamil umumi bir imha ve yeniden dirilme gibi iki safhalı bir olay bildirmektedir. Yani bütün canlıların helak oldukları güne Kıyamet dendiği gibi, bütün ölülerin tekrar dirildikleri güne de Kıyamet denir.
Kıyamet, Allah inancından sonra İslâm’ın ikinci temel inancı olan Ahiret hayatının ilk aşamasını oluşturur. Genel bir yok oluş ve yeniden dirilişle birlikte gelişecek Haşr, Hesap, Mizan, Cennet ve Cehennem gibi olaylar hep Kıyamet gününün gündem içindedir. Bu nedenle Ahiret inancı, Kıyamet ve onunla birlikte gelecek olaylara inançtan başka bir şey değildir.
Meşhûr velîlerden Ali Müzeyyen (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyur dular ki: “Bir kalpte, âhiret arzusu çoğaldıkça, dünyâ düşüncesi o kalpten kaybolur.”
Tâbiînin büyük âlim ve evliyâlarından Ebû Hâzım Seleme bin Dînâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Âhirette sana lâzım olacak şeye bugün (dünyâda) öncelik ver. Âhirette sana zarar verecek şeyi de terk et.”
Kevser Havuzu
Havz büyük bir ikramdır. Allah Teâlâ bu ikramı peygamberimize tahsis etmiştir. Hadîsler havzııı vasfını belirtmiştir. Allah Teâlâ’dan ümidimiz dünyada havz hakkındaki bilgiyi, âhirette de onun tadını bize nasip etmesidir; zira havzumun sıfatlarından biri şudur: Havzdan içen bir kimse hiçbir zaman susamaz.
Enes (r.a) şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a) bir ara uyukladıktan sonra tebessüm ederek başını kaldırdı.
Ashâb
-Ey Allah’ın Rasûlü! Neden güldün? diye sordu.
Ahiret kelimesinin sözlük anlamı, son ve sonra olandır. Bu anlamda dünyanın sonuna ahiret denir. Terim olarak ahiret, ölümden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve ebediyen devam eden bir hayatın adıdır.