Türk Mitolojisinde At
At eski Türk dünyasında özellikle insanın ayrılmaz dostu olarak özel bir kişiliğe sahiptir. O dönemde özellikle gök tanrı (Tengri) için kurban hayvanı olarak kabul ediliyordu. Bu hayvanın gök kökenli olduğu veya göğe benzediği yolundaki düşünce, henüz milâttan önceki dönemde bile bozkırlarda yaygın olan bir inanç olsa gerek.
Dolayısıyla, bu inancın Türklerde var olması gayet muhtemeldir. 12 Hayvanlı Takvimde at ayı haziran ayına, başka bir deyişle yaz gündönümünün olduğu aya, yani güneşin en yüksek noktada bulunduğu zamana karşılık gelir.
Kutadgu Bilig’de, at zamanın simgesidir. Turfan metinlerinde, at resimleri bazen Maviye, yani göğün rengine boyanmıştı. Nihayet Kâşgarlı Mahmut’un sözlüğünde, şüphesiz uçan at simgesine yapılmış bazı bilgileri bulmak mümkündür.
Türk Mitolojisinde önemli bir yeri olan kanatlı at “Tulpar” da bunlardan biridir. Kanatlarının olması, gökyüzünden gelmesi, insanlara yardım ederek onları kurtarması gibi özelliklerinden dolayı at üç dünyada da rastlanan bir varlıktır. Üst dünyada kanatlı Tulpar, orta dünyada bildiğimiz bozkır atı, alt dünyada ise yarı yılan vücutlu olarak karşımıza çıkar.
Atlar, antik dönemlerden beri özellikle göçebe toplumlarda insanların en sadık ve en güvenilir dostu olmuştur. Kutsal varlıklar olarak görülmüş ve onlara efsanelerde, masallarda hep olağanüstü özellikler verilmiştir.
Tulpar’ın kanatları görünmez. Kanatları biri tarafından görülecek olursa Tulpar’ın ortadan kaybolacağına inanılır. Sihirli güçleri sayesinde şekil değiştirip başka hayvanların görüntüsüne bürünebilir. Manas Destanı’nda söylendiği gibi rüzgardan bile hızlı koşarlar.
Tulpar sadece batırların (kahramanların) atıdır ve zaten Kuday (tanrı) tarafından batırlara yardım etmesi için yaratılmıştır. Türklerin inancı “Tengricilik”te atın çok önemli bir yeri vardır. Destanlarda batır doğduğunda atı da onunla aynı zamanda doğar.
Bazen gökyüzünden (üst dünyadan) gelir. Bazen de sürü içerisinde bakımsız, cılız, hastalıklı ve göze batmayan bir atken, batır büyüyüp güçlenince o da bir anda kendine has özelliklerini kazanır ve güçlü bir at olarak ortaya çıkar.
Bir batır hayatını kaybettiğinde atı da onunla birlikte gömülürdü. Yapılan kazılarda ortaya çıkarılan birçok kurganda insan kemiklerinin yanında at kemiklerinin de bulunmasının nedeni böylece anlaşılmaktadır. Bu durum atın öteki dünyaya batırla birlikte gittiği inancının kanıtıdır. Batırın atı batır ile birlikte doğar ve batır ile birlikte ölür.
Batır Tulpar’a ihtiyaç duyduğunda önceden almış olduğu atın kuyruğundan veya yelesinden bir parça kılı yakar ve Tulpar bir anda yanında beliriverir. Tulpar’ın bir anda ortaya çıkması ve bir anda kaybolması, onun farklı dünyalar arasında seyahat edebildiğinin kanıtı olarak görülür. Bunu insanlar yapamaz ama Tulpar yapabilir. Bu efsanevi özellik kutsal “Samruk” kuşunda da görülür. Samruk da batırın ihtiyaç duyduğunda yakarak kendisini çağırması için tüyünden bir parça verir.
Türk coğrafyasında birçok bölgede kaya resimlerinde Tulpar çizimlerine rastlanmaktadır. Kazakistan’da Almatı şehrinin yaklaşık 50 km doğusundaki Esik (Issık) bölgesinde bulunan “Esik Kurganı”nda MÖ 5. yüzyıla ait bir Saka (İskit) batırı olduğu düşünülen “Altın Elbiseli Adam”ın başlığında Tulpar motifi vardır. Kazak kültüründe önemli bir yere sahip olan Tulpar’a günümüzde de Kazakistan Devlet Armasında rastlıyoruz. Armada iki yöne bakan iki altın kanatlı at vardır.
Kaynak:
- Eski Türk Mitolojisi-JeanPaul Roux- Sayfa- 35-36
- Çağlar Erbek-Caglarerbek-com-2015-05-turk-mitolojisinde-kanatli-at-tulpar
- Çimariva: Denizcilik Tarihinden Günümüze Bir Gelenek - 9 Aralık 2024
- Ziya Gökalp: Türkçülüğün Büyük Düşünürü - 8 Aralık 2024
- Beynimizin Depolama Gücü ve Teknolojiyle Yarışı - 7 Aralık 2024