Dram, hayatı hem trajik hem de yer yer güldürücü yönleriyle ele alan, bireye toplum içindeki rolünü hatırlatan ve ahlaki değerleri ön planda tutan bir tiyatro türüdür. Nesir veya nazım şeklinde sahnelenebilen bu tür, izleyiciyi derin düşüncelere sevk eder.
Kelimenin kökeni Yunanca “drama” teriminden gelir ve “rol yapmak, hareket etmek, etkilemek, temsil etmek” gibi anlamlara sahiptir. Günümüzde, tiyatro eserlerinin genel adı olarak da kullanılmaktadır. Dramlar, belli bir yaşam kesitini ve belirli karakterleri, birbirine bağlı olaylar ve diyaloglar aracılığıyla sahneye taşır. Bu eserler, tiyatro sanatçıları tarafından sahnede canlandırılır. Edebiyat tarihçilerine göre, dramatik eserler diğer edebi türler ortaya çıkmadan çok önce, antik çağlardan beri varlığını sürdürmektedir. Geçmişte birçok toplum, olayları, kahramanlıkları veya duygusal anları anlatmak için en etkili yol olarak dramı tercih etmiştir.
Tiyatro tarihi araştırmalarına göre, ilk dramatik eserler, rahipler ve savaşçıların sahnede söyledikleri şarkılar şeklinde başlamış ve dini, ahlaki öğelerle şekillenmiştir. Zamanla bir sanat dalına dönüşerek modern tiyatronun temelini oluşturmuştur.
Antik Mısır ve Yunan’da görülen ilk dramlar, geniş meydanlarda, genellikle uzun perdelerle sahnelenirdi. Olaylar, korolar tarafından yorumlanır, diyalogdan çok hareket ön planda tutulurdu. Korolar, halkın önde gelen kişilere yönelik duygularını yansıtırdı. Ancak zamanla bu yapı değişmiş, 17. yüzyılda korolar yalnızca prolog (giriş) ve epilog (kapanış) bölümlerinde kullanılmış, modern tiyatroda ise tamamen ortadan kalkmıştır.
Eskiçağ dramlarında uzun tiradlar yaygınken, modern dramlarda diyaloglar daha kısa ve etkili hale gelmiştir. Shakespeare ile birlikte tartışmalı konuşmalar diyalog formuna dönüşmüştür. Rönesans dönemi yazarları, antik Yunan dramlarını yanlış yorumlayarak oyunları dört veya beş perdeye bölse de, 18. yüzyıldan itibaren bu sayı önce dört, ardından üçe düşürülmüş, günümüzde ise bir veya iki perde şeklinde sahnelenmesi yaygın hale gelmiştir.
Dramın temel türlerinden biri olan trajedi, ciddi konulara odaklanır ve mutlu ya da trajik bir sona ulaşabilir. Antik toplumların tanrılarla veya kahramanlarla ilişkilerini ele alır. Komedi ise izleyiciyi güldürmeyi ve düşündürmeyi amaçlayan bir türdür. Eski Yunan’daki dram geleneği, M.Ö. 6. yüzyılda Thespis ile başlamış, Aiskhylos, Sophokles ve Euripides gibi yazarlarla gelişmiştir. Bu eserler, Yunan toplumunun siyasi ve sosyal yapısını gözler önüne sererken, Aristophanes hiciv türündeki eserleriyle dikkat çekmiştir.
Roma tiyatrosu, Yunan tiyatrosundan etkilenmiş ancak daha düşük bir seviyede kalmıştır. Plautus ve Trentius, komedi alanında önemli eserler vermiştir. Trajedi türünde ise Seneca öne çıkmaktadır.
Orta Çağ boyunca dramatik eserler durağan bir seyir izlemiş ve daha çok Hristiyanlık propagandası için bir araç olarak kullanılmıştır. Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya ve İspanya’da dini temalı oyunlar yaygınlaşmıştır. Rönesans’ın etkisiyle İngiliz tiyatrosu büyük bir gelişim göstermiş, Shakespeare’in eserleri bu dönemde dünya çapında ün kazanmıştır. Hamlet ve Kral Lear gibi eserler günümüzde hâlâ sahnelenmekte ve büyük başarı kazanmaktadır. Marlowe, Fletcher, Massinger, Ford ve Webster da İngiliz tiyatrosunun önemli isimleri arasındadır. İspanyol tiyatrosu da Lope de Vega ve Calderon de la Barca gibi yazarlarla büyük bir yükseliş yaşamıştır.
Fransa’da ise neoklasik anlayışla Corneille, Racine ve Moliere tiyatro sanatına büyük katkılarda bulunmuştur. Almanya’da Sacks ve Lessing gibi yazarlar dramatik eserlerin temellerini atmıştır.
18.yüzyılda, klasik dramatik yapıya ilk tepki Almanya’da romantik dram akımıyla ortaya çıkmıştır. Goethe ve Schiller, bu türün en önemli temsilcileri olmuştur. Faust ve Egmont gibi eserleriyle Goethe dünya çapında tanınırken, Schiller’in romantik oyunları Almanya dışında da büyük ilgi görmüştür. Romantizm, Fransa’da Victor Hugo ile etkisini sürdürmüş ve klasik tiyatro anlayışından kopuş gerçekleşmiştir.
Romantik dramın başlıca özellikleri şunlardır:
- Üç birlik kuralına (konu, zaman, mekân) uymaz.
- Konular tarihî olaylardan veya günlük yaşamdan alınabilir.
- Acıklı ve komik olaylar bir arada bulunur.
- Karakterler her sosyal sınıftan seçilebilir.
- Cinayet, zehirleme gibi çirkin olaylar sahnede gösterilebilir.
- Yerel kültür ve yaşam tarzına önem verilir.
- Nazım veya nesir şeklinde yazılabilir.
- Perde sayısı konusunda katı kurallar yoktur.
Romantizmin yanı sıra realizm de modern tiyatronun temel taşlarını oluşturmuştur. Henrik Ibsen, bu akımın öncülerinden biri olarak kabul edilir. Rusya’da Gogol ve Çehov, Fransa’da Becque ve Porte-Riche, Almanya’da Hauptmann, İngiltere’de Robertson, Galsworthy ve Bernard Shaw, Amerika’da Howard, Herve ve Belasco gibi yazarlar, realizmin tiyatrodaki temsilcileri olmuş ve modern tiyatro anlayışının gelişimine katkı sağlamışlardır.
Kerim yarınıneli/Kerimusta.com
- Hava Muhalefetine Karşı Hayatta Kalma Rehberi - 17 Mart 2025
- Muamma Ustası: Şair Emri’nin Hayatı ve Eserleri - 15 Mart 2025
- Nükleer Savaş: Kazananı Olmayan Felaket - 14 Mart 2025