“Ne Yücedir O Allah ki,Bütün Âlemlere Bir Uyarıcı Olsun Diye Kulu (Muhammed’e) FurkÂn’ı İndirdi.Göklerin ve Yerin Hükümranlığı Ancak O’nundur.”
Üzerinde yaşadığımız bu ihtiyar küre, ilk hilkat gününden beri, güneşin etrafında dönmesine devam ediyor. O, İlâhî nizam gereğince kurulmuş düzen üzere dönmesine devam ededursun. Biz de biraz geriye dönelim,bunaltılar içinde yüzen günümüzden uzaklaşalım, tarihte dolaşalım. İşte milâdın 610. yılındayız. Kutsal hâtıralarla dolu olan Mekke’de bulunuyoruz. Bak, o da, bütün dünya gibi derin uykusuna dalmış, gaflet içinde uyuyor. Bütün gününü boş şeylerle geçirmiş, vaktini boş şeylerle öldürmüş… Kafası boş, gönlü boş, gecesi, gündüzü boş. İşi gücü, yerlerinden kımıldamaya takatı olmayan irili ufaklı 360 kadar putun etrafında vakit vakit dönüp dolaşıp onlara tapmaktan ibaret. Ne gaflet ki, insan eliyle yapılmış olan ağaç ve taş parçalarına tapmayı marifet sanıyorlar ve sonunda böyle derin bir gaflet içinde uykuya dalıyorlar. Dünya uyuyor, tarih uyuyor, onlar uyuyorlar. Bize “Dinî Felsefî Sohbetler” gibi muazzam bir eser bırakan rahmetli Ferid Kam’ın hakkı var. O, böyleleri için şöyle der: