Hazreti Yuşa (Hz.Yûşa) Türbesi-Yuşa Tepesi

Hazreti Yuşa (Hz.Yûşa) Türbesi-Yuşa Tepesi

Hazreti Yuşa (Hz. Yûşa) Türbesi – Yuşa Tepesi

İstanbul Beykoz’da bulunan Yuşa Tepesi, XVI. yüzyılda Beşiktaşlı Yahya Efendi (ö. 1570) tarafından keşfedildiği rivayet edilen ve Hz. Yuşa’ın kabrinin burada bulunduğuna inanılan bir ziyaret noktasıdır. Burada, Sadrazam Yirmisekizçelebizade Mehmet Sait Paşa tarafından 1755-56 yıllarında yaptırılan mescit ve tekke sizi karşılıyor. Türbe olarak belirlenen bölümü ziyaret ettiğimde, doğrusu 17 metre uzunluğundaki bir kabirle karşılaşmayı hiç beklemiyordum.

Bu durum mantığımı zorlayınca konuyu araştırmaya karar verdim. En makul açıklama, mezar yerinin tam olarak tespit edilememesi nedeniyle kabrin geniş tutulmuş olmasıydı. Ancak doğrusunu yalnızca Yüce Allah bilir.

Boğaz’a bakan, 195 metre rakımlı Yuşa Tepesi’ndeki mezardan ilk bahseden kişi Evliya Çelebi’dir. Seyahatnamesinde Yuşa Tepesi’ni ve Hz. Yuşa’yı ziyaret ettiğini, tepede bir tekke ve görevlilerin bulunduğunu anlatmaktadır.

Şimdi, Hz. Yuşa’ın kabrinin Beşiktaşlı Yahya Efendi tarafından nasıl tespit edildiğine dair rivayete gelelim…

Yavuz Sultan Selim, Trabzon’da vali iken oğlu Sultan Süleyman dünyaya gelir ve ona bir sütanne bulunur. Yıllar geçtikçe, Sultan Süleyman padişah olur ve sütannesinin oğlu Yahya Efendi büyük bir âlim ve tasavvuf ehli biri haline gelir.

Yahya Efendi, bir gece dergâhında uyurken rüyasında bir zat belirir ve ona:
“Ben Yuşa Peygamberim, şu tepede yatıyorum. Beni ziyaret et.”
der.

Sabah uyandığında “Hayırdır inşallah” diyerek günlük yaşantısına devam eder. Ancak ikinci gece yine aynı zat rüyasına girerek neden ziyarete gelmediğini sorar. Yahya Efendi bu kez telaşlanır ama Yuşa Peygamber’in kabrinin Filistin civarında olduğunu bildiğinden pek aldırış etmez.

Hazreti Yuşa (Hz.Yûşa) Türbesi-Yuşa Tepesi

Üçüncü gece de aynı rüyayı görünce, müridlerini yanına alarak tarif edilen tepeye gider ve inceleme yapar. Ancak kabir yerini kesin olarak belirten bir işaret bulamaz. O sırada koyunlarını otlatan bir çobanla karşılaşır ve ona ne zamandır burada çobanlık yaptığını sorar. Çoban, “On senedir” diye yanıt verir. Bunun üzerine Yahya Efendi, burada dikkatini çeken bir şey olup olmadığını sorar. Çoban ise:

“Efendim, şu yemyeşil taze otların olduğu alana koyunlarımı otlatmak için getirdiğimde, otlar ikiye ayrılıyor ve koyunlar bu yerin sağından ve solundan geçerek ileride tekrar birleşiyorlar. Buradaki otları asla yemiyorlar.”

Bunun üzerine Yahya Efendi, çobanın gösterdiği yeri işaretler. Durumu padişaha bildirince, görevlendirilen Sadrazam Yirmisekizçelebizade Mehmet Sait Paşa, 1755 yılında burada bir mescit ve türbe inşa ettirir, bir türbedar ve bakım görevlileri atanır.

Daha sonra yanan mescit ve tekke, Sultan Abdülaziz döneminde 1863-64 yıllarında aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiştir.

Hazreti Yuşa (Hz.Yûşa) Türbesi-Yuşa Tepesi

Yuşa Tepesi’nin Tarihçesi

İslam Ansiklopedisi’nde Yuşa Tepesi hakkında şu bilgiler yer almaktadır:

Tarihin eski dönemlerinden beri çeşitli inançlarda kutsal kabul edilen bu tepede tapınaklar inşa edilmiştir. İlk çağlarda burada bir Zeus mabedi bulunuyordu. VI. yüzyılda I. Jüstinyen tarafından bu mabed, Hagios Mikhael adına bir kiliseye çevrilmiştir. Yuşa Tepesi’nin kutsallığı, İslami dönemde bir yatır-mezar ve tekke inşası ile devam etmiştir.

Günümüzde Yuşa Peygamber’in kabri olarak ziyaret edilen büyük mezar, İlkçağ’da Herakles’in mezarı veya yatağı olarak bilinmekteydi. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Yuşa Tepesi’ni ziyaret ettiğini ve burada Hz. Yuşa’ın mezarı ile bir tekkenin bulunduğunu yazar.

 

Hazreti Yuşa (Hz.Yûşa) Türbesi-Yuşa Tepesi

Öte yandan Türkler’in bu tepeye verdikleri Yuşa adının nereden geldiği de kesinlikle bilinmemektedir. Bir yoruma göre Yuşa adı bir şahıs ismi değildir. Kelime, eski attarlıkta koyunlara vurulan damgayı boyamakta kullanılan aşı boyası “yuğşa”dan gelmektedir. Boyanın elde edildiği toprak Boğaz’ın bu bölgesinde çok görüldüğünden ve koyunlar burada “yuğşalandığından” adı geçen yere Yuğşa tepesi denilmiş, bu isim zamanla Yuşa’ya dönmüştür.

Yuşa tepesinde yer alan mescid ve tekke, Yirmisekizçelebizâde Sadrazam Mehmed Said Paşa tarafından 1169’da (1755-56) yaptırılmış, kabrin etrafına kâgir duvar çekilerek burada bir türbedarla kandilleri yakan bir hizmetçi görevlendirilmiş, tekke çevresinde odalar inşa edilip bir postnişin tayin edilmiştir. Daha sonra yanan mescid ve tekke Sultan Abdülaziz döneminde 1863-1864’te aslına uygun biçimde yenilenmiş, bu külliye yakın tarihte de önemli bir tâdilât geçirmiştir

Hazreti Yuşa (Hz.Yûşa) Türbesi-Yuşa Tepesi

1673 yılında İstanbul’u ziyaret eden Antoine Galland, Yuşa Tepesi’ne çıktığını ve burada görevli bir Türk’ün kendisine, bu mekânın Yuşa Peygamber’e ait bir tekke veya manastır olarak kabul edildiğini söylediğini belirtir. Ayvansarâyî ise, Hz. Musa’nın yardımcısı Yeşu’nun Beykoz’a hiç gelmediğini, gerçek mezarının Nablus veya Halep civarında bulunduğunu ve Yuşa Tepesi’ndeki kabrin evliyalardan veya havarilerden birine ait olabileceğini ifade eder.

Hammer, Avrupalı seyyahların bu dağa “Dev Dağı“, Türklerin ise “Yoris” veya “Yoros Dağı” adını verdiğini; burada bulunan mezara eskiden “Herkül Yatağı” denildiğini ve mezarın beş ayak genişliğinde, yirmi ayak uzunluğunda olduğunu anlatır.

Yuşa Peygamber’e nispet edilen mezarın, eski inançlardaki “dağların zirvesinde devlerin yaşadığına” dair inanışlarla bağlantılı olduğu düşünülmektedir.

Öte yandan, Türklerin bu tepeye neden “Yuşa” adını verdiği kesin olarak bilinmemektedir. Bir görüşe göre “Yuşa” bir şahıs ismi değil, eski attarlıkta koyunlara vurulan damgayı boyamak için kullanılan “yuğşa” adlı boyadan gelmektedir. Boğaz’ın bu bölgesinde bolca bulunan bu boya nedeniyle koyunlar burada “yuğşalandığından“, buraya zamanla “Yuşa Tepesi” denildiği rivayet edilmektedir.

Yuşa Tepesi’ndeki mescit ve tekke, Sadrazam Yirmisekizçelebizade Mehmet Sait Paşa tarafından 1755-56 yıllarında yaptırılmış, kabrin etrafına duvar çekilmiş ve burada bir türbedarla kandilleri yakan bir hizmetli görevlendirilmiştir. Sultan Abdülaziz döneminde yanan mescit ve tekke 1863-64’te aslına uygun biçimde yenilenmiş ve külliye yakın tarihlerde de çeşitli restorasyonlar geçirmiştir.

Kerim Yarınıneli/KerimUsta.com

Kaynak:

  • YÛŞA – Ömer Faruk Harman – cilt: 44 ;sayfa: 44-45
  • Turbelerimiz. blogspot. com/2016/01/yusa-peygamber
Kerim Usta

Yorum yapmaya ne dersiniz?