Emir Sultan 770 (1368-69) yılı civarında Buhara’da doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed’dir. Seyyid olduğu için “Emir”, çömlekçilik yaparak geçimini sağladığı için “Külal” unvanları verilen ve Emir Külal diye tanınan babası Seyyid Ali Buhara’nın tanınmış mutasavvıflarındandır. Çocukluk yılları hakkında bilgi bulunmamakla birlikte iyi bir tahsil gördüğü söylenebilir.
On yedi on sekiz yaşlarında iken babası vefat eden Şemseddin Muhammed, muhtemelen bir süre çömlekçilik yaptıktan sonra Seyyid Usul, Seyyid Nasır, Seyyid Ni‘metullah, Ali Dede, Baba Zakir gibi mutasavvıflarla hacca gitmek üzere Buhara’dan ayrıldı. Birkaç yıl Medine’de kaldıktan sonra Bağdat’a uğrayarak tezkire müellifi Aşık Çelebi’nin ceddi Seyyid Muhammed en-Natta’nın misafiri oldu. Ardından onunla birlikte Anadolu’ya geçti. Karaman, Niğde, Hamid-ili, Kütahya ve İnegöl yoluyla Bursa’ya gitti.
Bursa’da şöhreti kısa zamanda yayılan Şemseddin Muhammed giderek şehrin en çok saygı gören şahsiyetlerinden biri haline gelir; Emir Sultan veya Emir Seyyid adlarıyla anılmaya, ulema ve meşayih arasında da itibar görmeye başlar. Zahir ilimleri sahasında kendisini imtihana çekmek isteyen Molla Fenari, Molla Yegan, Ali-i Rumi gibi alimlerin onun manevi gücü karşısında bir süre ağız açamadıkları ve onlarla giriştiği tartışmadan başarıyla çıktığı şeklindeki rivayetlerden onun bu alimlerle yakın münasebeti olduğu anlaşılmaktadır.
Emir Sultan’ın Yıldırım Bayezid’in kızı Hundi Hatun ile evlenmesi kaynaklarda farklı şekillerde anlatılmaktadır. Menakıp kitaplarına göre Hundi Hatun rüyasında gördüğü manevi işaretler üzerine, Rumeli taraflarında seferde bulunan babasının rızasını almadan Emir Sultan ile evlenmiş, dönüşte durumu öğrenen padişah gazaba gelerek kızıyla damadını öldürmek üzere Süleyman Paşa maiyetinde kırk kişilik bir kuvvet göndermiş, ancak Emir Sultan’ın kerametiyle bunlar birer “kadid” kesilmiştir.
Bursa’nın Yıldırım semtindeki Kaditler Mezarlığı’nın adının bu olaydan kaynaklandığı rivayet edilmektedir. Bunun üzerine Molla Fenari Yıldırım’a öldürülmesini emrettiği zatın peygamber soyundan bir kişi olduğunu, Anadolu’ya şimdiye kadar böyle değerli bir zatın ayak basmadığını, onun kayınpederi olmasının kendisi için büyük bir şeref vesilesi olduğunu, kendisini öldürmek için gönderdiği adamların bir anda kadide dönüştüğünü belirten, kendisine bir daha tecavüz edilirse bütün şehrin helak olacağını bildiren bir mektup göndermiştir.
Öte yandan Mecdi ve Beliğ, padişahın çok sevip saydığı Emir Sultan’la kızını kendi rızasıyla evlendirdiğini söylerler ki doğrusu da bu olmalıdır.
Murad tarafından 1422’de yapılan İstanbul kuşatmasına Emir Sultan da katıldı. Bu kuşatmanın tarihini yazan Bizans tarihçisi Ioannec Kananoc, Emir Sultan’ın 500 kadar dervişiyle birlikte büyük bir debdebeyle padişahın ordugahına geldiğini, hücum vakti olarak tayin ettiği 24 Ağustos Pazartesi günü öğleden bir saat sonra dervişlerinin başında at üstünde kılıç ve kalkanıyla surlara yaklaşıp kılıcını çekerek üç kere salladıktan sonra hücuma geçtiğini, bu işaret üzerine Türk ordusunun taarruza kalktığını anlatır.
Kaynaklarda uzun boylu, güzel yüzlü, seyrek sakallı olarak tanıtılan Emir Sultan’ın on iki terkli taç üstüne yeşil imame sardığı, ömrünü derin bir zühd ve takva içinde ibadet ve irşadla geçirdiği rivayet edilir.
Emir Sultan’ın vefat tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte en kuvvetli ihtimal 833 (1429) tarihidir. Eski kaynaklar onun Bursa’da çıkan bir veba salgınında öldüğünü kaydetmekle yetinirler. Cenaze namazı o sırada Bursa’da bulunan Hacı Bayram-ı Veli tarafından kıldırılan Emir Sultan bugün türbesinin bulunduğu yere defnedildi.
Bütün kaynaklar Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve II. Murad’ın Emir Sultan’a saygı gösterdiklerini, sefere giderken onun eliyle kılıç kuşanıp duasını aldıklarını belirtir. Padişahlara kılıç kuşatma geleneği, Emir Sultan’ın Hammer’e göre Yıldırım Bayezid’e, Ata Bey’e göre ise II. Murad’a kılıç kuşatmasıyla başlamıştır.
Osmanlı padişahları Emir Sultan’ın vefatından sonra da ona hürmet göstermeyi sürdürmüşler, Bursa’ya geldiklerinde türbesini mutlaka ziyaret etmişlerdir. II. Bayezid ile Yavuz Sultan Selim’in Emir Sultan’ın sandukasının örtüsü altına girip uzun süre dua ettikleri bilinmektedir.
Emir Sultan ölümünden sonra müridleri tarafından çeşitli menakıbnameler kaleme alınmıştır. Bunların en çok bilinenleri;
- Müzilü’ş-şükuk
- Cenahu’s-salikin
- İbrahim b. Zeynüddin,
- Vesiletü’l-metalib fi cevahiri’l-menakıb
- Yahya b. Bahşi,
- Ni‘metullah
- Müdami,
- Hüsameddin,
- Senai
- Şinasi
Kaynak:
- Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi- Emir Sultan
Bir yanıt yazın