Seni özledim ey yâr…
Kelimeler hiç olmadığı kadar yanlız bugün.
Şiirler bile suskun sen uzaklardasın diye
Özlem yağıyor yine gönlüme,
Özlem kanıyor yine yüreğimde,
Çünkü sen yine uzaklardasın…
Matem sardı yine ruhumu
Nedeni belki “aşk”
Belki yalnız kaldım bu karanlık şehirde.
Neredesin ey yâr….?
Ayrılık kavuşmakmıydı..? Ey gönlüm…
eğer aşk olmasa yağmur ayrılırmıydı buluttan,
Can gelirmiydi…? Toprağa.
Tohum açarmıydı,
Ayrılırmıydı yakup’tan yusuf….!
Ayrılık değilmiydi görmeden sevdalanmak…
Aldığımız nefesi vermeseydik varırmıydık rabbimize….
Ayrılık aşk,
Aşk kavuşmak değilmiydi ey yâr…!
Özlem yağıyor yine gönlüme, ey yâr…
Özlem yağmurda islanmak değilmiydi, yoksa ateşte yanmakmı…?
Yada İsmini sayıklayarak ölmekmi.
Hepsi çok zor ey gönlüm….
Özlem belkide tarifi olmayan bir duygu,
Hani karşından geleni ona benzetirsin ya…
Bakarsın o değil, yalvarırsın allah’a artık gelsin diye.
Ben özledim der yazarım sende özne olursun hikayemize,
lâkin sonu acıdır, hüzündür özlemin ey yâr…
Özlem güzeldir yinede
Özleyebileceğin biri vardır uzaklarda.
Yine akşam oldu, başladı özlem saati.
Bağırsam uzaklardan duyarmısın..?
Bir bilsen ne kadar özledim ey yâr….
Bu acıya yürekmi dayanır sanırsın,
hüzün vakti geldi yine…
Ey özlediğim yâr..
Biri bana sorsa “özlem” nedir..?
Hiç tereddüt etmeden seni gösterirdim ey gönlüm.
Yaşamak özlemsiz, özlem sevgisiz,
Sevgi sensiz olmaz.
Unutma her zaman
Sevmek, beraber olmak değildir.
Sen yokken bile seni yüreğinde taşımaktır…
Ey yâr.. Seni çok özledim….
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:
‘Sevginin sadece sözünü edenlerle,
onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?’diye.
‘Bakın göstereyim’ demiş ermiş.
Önce
sevgiyi dilden gönlüne indirememiş olanları çağırarak
onlara bir sofra hazırlamış.
Hepsi oturmuşlar yerlerine.
Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş
ve arkasından da derviş kaşıkları denilen
bir metre boyunda kaşıklar…
Ermiş
‘Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz’diye bir de şart koymuş.
‘Peki’ demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.
Fakat o da ne?
Kaşıklar uzun geldiğinden
bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına…
En sonunda bakmışlar beceremiyorlar,
öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine ‘
Şimdi…’ demiş ermiş.
‘Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.
‘ Yüzleri aydınlık,gözleri sevgi ile gülümseyen
ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa…
‘Buyurun’ deyince