Yavuz Selimden İbretlik Hikaye “Biz Türkler bir defa üzerine oturduğumuz şeyi, sırtımıza almayız.”
Vakti zamanında Acem şahı, Osmanlı devletinin büyüklüğünü ve şaşaasını kıskanmaktadır. Ve bunu her davranışıyla ortaya koymaktadır.
Şah Osmanlı”ya bir şey yapamadığından, hıncını oraya tayin edilen elçilerden almaktadır. Oraya tayin edilen elçilere sade kötü muamele yapmakla kalmayıp, işkence dahi etmektedir.
Yavuz Sultan Selim, şaha bir mektup göndermek istemektedir. Amma onu götürecek kimse, hem onun kötü muamelesine dayanacak kadar cesur hem de Osmanlının itibarını koruyacak kadar da vakur olmalıdır.
Böyle bir kimse aranırken, Yavuz Selim”e, Üsküdar”da bu vasıfta bir kimsenin bulunduğu söylenir. Yavuz bu kimseyi huzura kabul ettikten sonra, ondan ne istediğini anlatır ve hazine yetkilisine emir vererek, elçi olacak bu kimsenin, atını, elbiselerini ve sair ihtiyaçlarını karşılamasını ister.
Ancak, bu görevi üstlenecek kimsenin hali vakti yerindedir. Yardım almadan kendisine gereken her şeyi yapabileceğini söyler. Ve nitekim her türlü hazırlığı kendi imkânlarıyla sağlar.
O sırada, Beyoğlu”ndaki Yahudi bir esnafta, olağan üstü güzellikte işlenmiş bir kaftan vardır. Kaftanın üzerinde çok nadir bulunan pembe inciler bulunduğu için, bu kaftan, meşhur olmuştur.
Kaftan çok pahalı olduğu için kimseye satılamamıştır. Ancak Yavuz”un elçisi, sırtına bu kaftanı da giymeye karar verir ve malını, mülkünü satarak bunu satın alır.
Nihayet, elçi Yavuz Sultan Selim”in mektubunu sunmak üzere İran Şahı”nın huzuruna kabul edilir. İran Şahı, elçiye hakaret olsun diye ona oturacak bir sandalye, bir sedir koydurmamıştır.
Elçi şahın huzuruna vardığı zaman, kendisine hakaret etmek için hazırlanan bu senaryonun farkına varır ve şahın önünde, sırtındaki kıymetli incilerle işlenmiş kaftanı yere serer ve Yavuz Sultan”ın mektubunu takdim eder.
Herkes, böyle kıymetli incilerle işlenmiş kaftanın yere serilip üzerine oturulmasından şaşkındır. Fakat elçi mektubu sunduktan sonra, ayağa kalkar ve sert adımlarla huzurdan çıkar.
Kıymetli kaftanın yerde kaldığını gören görevliler hemen kaftanı alıp elçinin arkasından koşarlar ve kaftanı vermek isterler. Elçinin cevabı çok dikkat çekicidir:
“Biz bir defa üzerine oturduğumuz şeyi, sırtımıza almayız. Bir elçiye oturacak bir sandalyesi bile olmayan şahınıza hediyem olsun.”
Bir yanıt yazın