YAŞAR NEZİHE
1880 yılında Şehremini yakınlarındaki Baruthane yokuşunda yoksul bir evde bir kız çocuğu dünyaya geldi. Adını Yaşar Nezihe koydular. Babası Şehremaneti Kantar İdaresinde hademeydi. Altı yaşında annesini kaybetti Yaşar Nezihe. Babası okula gitmesine izin vermediği için kendi kendini okula kayıt ettirdi.
Der ki Hoca Hanıma:
-Ben öksüzüm Hoca Efendi beni de okutun.
Sınıf arkadaşları ona “kendi gelen” adını lâyık gördüler. Durumu öğrenen babası onu dövüp, evden kovdu. Bir komşuya sığındı Yaşar Nezihe. Müthiş bir okuma hırsı vardı, ama beş parası yoktu. Dere kenarlarından Papatya, Ebegümeci Tohumu toplayıp aktarlara sattı, kazancının 40 parasını hoca hanıma, 40 parasını da kalfaya verdi. Bir yıl kadar sürdü bu. Gördüğü bütün tahsil buydu.
Yaşar Nezihe iki evlilik yaptı. Evliliklerinde de beklediğini bulamadı. Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hayatta kalan tek oğluna adadı. İki kez intihara kalkıştı.
Hayatını hep çalışarak kazandı, evde dantel ve el işleri, nakış, yapma çiçekler yaptı ve bunları satarak geçinmeye çalıştı. 17 sene esirgeme derneğine iş işledi. Şark eşya pazarı’nda, hilâl_i ahmer’de (Kızılay) çalıştı. savaş yıllarında komşuların mektuplarını yazdı. Daha sonra işçi olarak Darphane’de çalıştı.
İlk şiirleri “Malumat ve Terakki” ile “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla yayımlandı.
Şiirlerinde kendi sıkıntı ve sorunlarının yanı sıra, ezilen insanların sorunlarını kendi sorunu olarak gördü. İşçiye ve eylemlerine sahip çıktı ve bu nedenle işçi eylemlerini destekleyici şiirler de yazdı. Amele Cemiyeti’ne üye oldu. Şiirlerine el konulan ilk kadın şairdir. Şiirleri Kadınlar Dünyası Dergisi’nde sıkça yayınlandı. Şarkılar da yazdı.
Nezihe Hanım ve Taha Toros Bey
YAŞAR NEZİHE
(Taha Toros Bey, kadın şairler konusunda bir kitap hazırlamak isterken Yaşar Nezihe’nin Feryatlar’ını okumuş. Çeşitli gazete ve dergilerde, Martin Hartmann’ın 1919 yılında yayımladığı Dichter Der Neuen Türkei adlı kitabında da rastlamış adına ve şiirlerine )
”Feryatlarım” onun şiirlerini topladığı kitabının adıdır. Toplumcu şiirin ilk örneklerini veren Yaşar Nezihe örgütlü mücadelenin önemine de inanıyordu. Bu amaçla Amele Cemiyeti’ne girdi. 1 Mayıs ve grev şiirleri yazdığı için gözaltına da alınan Yaşar Nezihe, 1971 yılında İstanbul’da yaşama veda etti.
Yaşar Nezihe, hayatına ve eserlerine ilişkin olarak şu özet açıklamayı yapar:
“İki kitabım var. “Bir Deste Menekşem” 1915’te Marifet Kütüphanesi tarafından yayımlandı. “Feryatlar”ımın neşir yılı da 1924’tür. Dört dosya dolusu şiir yazmışım. Bazıları bestelenen 250’den fazla şarkım var. Hayatım yazmakla geçiyor. Tecvit, Karabaş, Mızraklı İlmihal, Tuhfe-i Vehbi manzum kitaplarını ve Fuzûlî’yi bir-iki kez okudum ve bir-iki nazire yazdım. Vaktimin çoğunu kasnak işlemekle ve kitap okumakla geçiririm. Hayatta çok çektim. Hayatım baştanbaşa facia ile geçti.”
O, Türkiye’de ilk 1 Mayıs şiirini yazıp yayınlayan kadın şairdir.
1 mayıs
Ey işçi…
Bugün hür yaşamak hakkı seninken
patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden,
sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.
Ey işçi…
Mayıs birde bu birleşme gününde
bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde…
Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
Ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin,
Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay
sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say…
Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü.
Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.
Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.
Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
Kuvvetedir hak, hakkını haksızlara anlat.”
1918’de yazdığı ve Nazikter Dergisi’nin 15 şubat 1335 tarihli 20. sayısında yayımlanan bir şiiri de şöyle idi:
Mahalleden iki gündür verilmiyor ekmek
Kolay değil gece gündüz bu açlığı çekmek
Zavallı milletin aç karnı dört buçuk senedir
İaşe mes’elesi hallolunmuyor bu nedir…
Satıldı evlerin eşyası hep bir ekmek için
Ne yaptı millet acep bu azabı çekmek için
Kiminde kalmadı yatmak için yatak yorgan
Doyunca bulmadı birçokları yazık kuru nân
Şaşırdı yollarını genç kadınlar oldu zelil
Eden bu milleti açlıktır hep bu rütbe sefil
Sokak sokak kadın erkek çoluk çocuk dilenir
Görünce bunları bir yâre dilde tazelenir
Mahalle ekmeği çıkmazsa iş fenalaşıyor
Çoluk çocuk dökülüp yollara aç ağlaşıyor
O gün hamur çamur ekmekler on beşe satılır
Paran da yoksa yetim yavrularla aç yatılır
Elimde iğne kalem var da ben de muhtâcım
Yetim vedad’ım ile kırk sekiz saattir açım
Çalışmak isterim iş yok, bu hâle hayrânım
Bu aç yetime bakıp ağlarım perişânım
Vatan harâbe fakir millet aç sefil uryân
Bugün düşüncesi halkın biraz kömür ile nân…
Aşkım Ebedidir
Aşkım ebedidir, erecek sanına zevale,
Dönsem elem-i kahr-ı firakınla hilale.
Bigâne-i gamdım seni ben görmeden evvel
Ettin bugün eğlencemi feryad ile nale,
Sevdimse seni safvet-i vicdan ile sevdim:
Bir lâhza bile düşmedim ümmîd-i visale,
Etmez mi eser kalbine feryadı hazinim?
Kâfir bile giryan oluyor şimdi bu hale.
Kim derdi kader dûr edecek birbirimizden
Eyyamı saadet dönecek böyle hayale.
Aylar, seneler böyle firakınla geçerde
Hâla seni zalim, edemem Hakka havale!
Feryad ederek ağlar ise çok mu Nezihe,
Düştü yine bir sahili yok bahr-i melâle.
Mecnun isen ey dil sana Leylâ, mı bulunmaz
Mecnun isen ey dil sana Leylâ, mı bulunmaz
Bu goncaya bir bülbül-ü şeydâ mı bulunmaz
Sun şerbet-i lâl-i lebin ağyara vefasız,
Saki mi bulunmaz bana, sahbâ mı bulumaz
Arz etimiyorum âleme âlâmı derunum,
Yoksa bana bir mahremi sevda mı bulunmaz
Bir sen misin âlemde tabîb, illet-i aşka,
Teşhisi dile başka etibba mı bulunmaz
Al aşkını, ver gönlümü Allah için olsun
Dil vermek için dilberi rânâ mı bulunmaz
Me’ud edecek kimse seni yoksa Nezihe
Meşgul edecek bir sürü huyla mı bulunmaz
Ekmek ve Kömür İhtiyacı
Satıldı evlerin eşyası hep bir ekmek için
Ne yaptı millet acep bu azabı çekmek için
Kiminde kalmadı yatmak için yatak yorgan
Şaşırdı yollarını genç kadınlar oldu zelil
Eden bu milleti alçaktır böyle sefil
Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem
Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem
Endamı dîlâranızı tubaya değişmem.
Virane nişîn olsam, emin ol ki seninle
Ben meskenimi tarımı balaya değişmem.
Tenha gecelerde beni eyler müteselli,
Baykuş sesini bülbülü şeydaya değişmem.
Peymane’i sem nûş ederim saki-i gamdan
Bir katresini bir dolu sahbâya değişmem.
Sen naz ile gözler süzüp ettikçe tebessüm
Bir handeni vallahi bu dünyaya değişmem.
Utansın
Bahçıvanın suçu ne ki
Gül solduysa hazan utansın
Duyup kalbimin feryatlarını
Bülbüller ağlamaya utansın
Ben ışıl ışıl bir yıldız idim
Düştüysem yere gökyüzü utansın
Gül soldu ise hazan utansın
Cürmü ne ki bağban utansın
Duysun da figan-ı kalb-i zarım
Zar etmeğe bülbülan utansın
Bir ahter-i şuledar idim ben
Düştüm yere asman utansın
Çiğnenmedeyim cuyuş-i gamla
Bu halime hakdan utansın
Oldumsa zelil teessüf etmem
Zillete koyan zaman utansın
Şimdi siperim belâ-yı kahra
Bi-laneyim aşiyan utansın
Faş etmez idim bu raz-ı aşkı
Afaka çıkan figan utansın
Feryadım ederse halkı bizar
Bundan bana ne cihan utansın
Şu haline bak utan diyorlar
Ol afet-i bi-aman utansın
Çeşmimden akan sirişk-i ale
Baksın da sebep olan utansın
Bu şiir-i hazini Neziha
Duysun da şairan utansın
Eserleri:
Bir Demet Menekşem (Marifet Matbaası 1913 veya 1915)
Feryatlarım (Vatan Matbaası 1924) Çok sayıda şiir ve yazısı ise gazete ve dergi sayfalarında kalmıştır.
- Seni Çok Özledim Ey Yar - 18 Ekim 2023
- Siyah Gecenin Hayalleri: Ergün Küçüktopçu - 7 Eylül 2022
- Ey Hira Yüreklim – Ergün Küçüktopçu - 31 Ağustos 2022