Vuslat Aşk’ın En Acıyanıdır
Kalbim ağır geliyor bedenime, taşıyamıyorum…
Çok defa tövbe ediyorum onun adını yazan kalemlere…
Olmuyor…!
İçim öyle dolu ki onunla dolup taşıyor kağıtlara…
Milyonlarca kelime harcıyorum uğruna…
Bu günlerde takvimler hangi günü düşüyor,
Hangi sevdaya çizik atıyor, hangi vuslata gün saydırıyor bilmiyorum…
Yazının kendisini okuyan gözlere kavuşamadığı,
Kelimelerin bittiği, kağıdın kaleme, kalemin kağıda küstüğü yerdeyim…
Kaybedilmiş günlerin güncesini tutmuyorum…
Yorgun ve bezgin yılların rüzgarına kapılmışım sürüklenip gidiyorum…
Ve ben İlk defa bu kadar doluyum…
İlk defa kendimi yazmak zorunda hissediyorum…
Cümleler boğazıma düğümleniyor…
Yazmak İstiyorum ruhumun derinliklerini…
Hüzünlerimi… Acılarımı…
Çabalıyorum ama olmuyor, yazamıyorum…
Kelimeler parmaklarımın uçlarında esir kalıyor…
Sıcak bir damla gözlerimde nedensiz akıp gidiyor öylece…
Satırlar çaresiz suskunlarda…
Akşam alacasıdır gözlerim
Bakışlarımda taşıdığım ömrüm
Ve on yedime sığdırdığım acılarım var,
Kaydı düşülmemiş,
Düşmemiş acılar kendimi hangi çığlıkta bıraktıysam
Gene hala dönmedim bana
Kaybettim kendimi bu şehrin teşne yorgunluğunda,
Mağrur bir söz edasıyla kim bilir
Şimdi hangi çıkmaz sokakta
Boğuk feryatlar savuruyorum göğe!
Kim bilir kimde kaldım gene
Bu kaçıncı kayboluştur bu kaçtır silinir adım
Ben ki asir bir gece söz de kalsın ses de
Bana beni bulun yeter!
En kavi sebeplerimi harcadım yar yoluna
Bilmek gözümün ardında
Ve sevda sızım sızım sızlar
Ellerimle uçurum arasında
Bu yanılgılar sürer beni var ile yok arasına
Yüreğim yüreğim ki dağ İçine saklı denizler almış,
Varlığı hiç olmuş coğrafya
Kutsal bildiklerim benden cayanlardı
Kim ki gitmeyi vebal bildi
Ben ona meftun oldum
İşte odur ki ne varım ne yokum!
Birbirimize çaresizliğimizden ağlar örerken bize,
Aşkın bir soluk sonrasında kalıyoruz.
Özlemekten durulamayan ama
Hep ayrılıkla ödüllendirilen
Acuze pişmanlıkları ekliyoruz künyemize.
Durup durup yanağını okşuyoruz kutsal cümlelerin.
Bilmiyoruz bizi en önce harflerin terk ettiğini.
Ben sana meftun, sen bana giryan…
ysa bu ayrılıktan ancak bir biz çıkar.
Saçlarında yorulan rüzgârda kalıyor ömrümün neşidesi.
Hayatla acı arasındaki köprüde
Kalbimi ihlal ediyorum aminsiz dualarla.
Mayınlar patlarken geçmişimizde
Yüzümüzü sakınamıyoruz karakışlardan.
Aşkın onuru sana beni
Bulabileceğin bir hece bile bırakmadan
Öyküm siliniyor dudağıma bulaşan yağmurdan.
Umudu kangren özleyişlere çeviren bekleyişler
Alnımdaki yazgıyı incitirken
Yorulmaz mı başımızı okşayan gökyüzü? B
Bir çıkar yol göster bana seni terk etmem için.
Ergün Küçüktopçu
Kerimusta.com
Bir yanıt yazın