Oltaniçe Zaferi
Osmanlı ordusunun Kırım muharebesinde Ruslara karşı savaştığı sırada harikulade hâdiseler meydana gelmiş idi. Ahmed Mithat Bey, “Zübdetü’l-Hakayık” isimli eserinde şöyle bir hatıra naklediyor:
-” Serdâr-ı Ekrem Ömer Paşa, her taraftan hücuma geçen Rusları tutmaya çalışıyordu. Fakat cephenin en zayıf noktası Oltaniçe (Romanya’da Bükreş’in yakınlarında bir kasaba) idi. Orada üç bine yakın zayıf bir Türk birliği bulunmaktaydı. Onlar da iki veya üçü geçmeyen bir bataryaya sahipti.
Düşman ordusu ilk defa bu zayıf noktayı ezmek, boğmak istemişti. Buraya on misli bir kuvvetle hücuma geçti. Bu harbi civar tepelerden Eflak ve Boğdan ahalisi, hatta gazeteciler ve halk seyrediyorlardı.
Düşman sabahtan külliyetli bir top ateşiyle Türk askerlerinin yolunu tutmuş; seyircilerin de Türk askerinin nasıl mahvolacağını düşünerek gözleri gayr-i ihtiyari yaşarmıştı.
Türk askerinin arkasında Tuna akıyordu. Geriye dönmek ihtimali de yoktu. Önünde cehennemi bir ateş püsküren toplar vardı. Bu toplar bir başladı mı, asla susmuyor, gülleler yağdırıyordu.
Savaş bütün şiddetiyle başlamıştı. Top seslerinden âdeta gökler parçalanıyor, Müslüman askerinin üzerinde uçuşan gülle ve mermiler biraz ileride Tuna’ya gömülüyordu.
Osmanlı askerleri düşmanlarının kendilerinden sayı ve teçhizat bakımından ne kadar üstün olduklarını biliyorlardı. Fakat işin içinde, büyük bir mücâdele vardı. Bu mücâdele iman mücâdelesi idi. Kimse şehitlik mertebesini terkedip, düşmana teslim olmayı düşünmüyordu.
Kolağasının izni ile, ikişer rekat namaz kılan askerler birbirleriyle helallaşıp, kucaklaştılar. Şimdi son taarruzlarını yapacaklardı. Çünkü Türk askerinin mühimmatı tükenmiş, sıra göğüs göğüse süngü ile mücâdeleye gelmişti.
Rus askerleri de süngülerini takmış hazırdılar. Halk bu müthiş boğuşmayı, ölüm-kalım mücadelesini seyrediyordu. O anda fevkalade bir hâdise oldu ve Kolağası, şehâdet parmağını gökyüzüne kaldırarak:
-” Haydin gazilerim, imanlı evlatlarım. Allahü teala bize imdad ediyor” diyerek herkesi heyecanla savaş meydanına sürüyordu.
Bir anda semaya bakanlar, gördüler ki, bölük bölük mücahidler ordusu geliyor. Türk askerleri bu manzara karşısında, Allah ! Allah ! nidalarıyla ileri atıldı ve yerleri sarsarak yürümeye başladı.
Rus askerleri de bu hâdiseyi seyrediyor, dehşet içinde sağa sola kaçışıyordu. Bir anda koca Rus ordusu dağıldı, parçalandı ve kaçışmaya başladı. Ortalık sükûnete kavuştuktan sonra, bu fevkalade hali seyretmiş olan halk, Türk askerlerine:
-” Yanınızda dövüşen yeşil elbiseli, nur yüzlü babayiğit askerler kimlerdi, şimdi onları göremiyoruz” demekten kendilerini olamıyorlardı.
Nihayet Ruslar, Oltaniçe’de müthiş bir hezimete uğrayarak, bin ölüyü geride bırakarak kaçmışlardır.
erdl
İlk defa öğrendim gerçekten faydalı bir bigi faydalı bir site teşekkürler.
Kerim Usta
Teşekkürler