Kur’an-ı Kerim’e Göre Sıratı Mustakim Nedir?
Sözlük anlamı itibariyle; Sırat: Yol Mustakîm; istikamet üzere olan demektir. Allahû Tealâ Hicr Suresinin 41.âyet-i kerimesinde Sıratı Mustakîm’in Allah’a istikametlenmiş yol olduğunu açıkça ifade etmektedir.
- 15/HİCR-41: Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun).
Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana ulaştıran) yoldur.”
Allahû Tealâ insanı yaratmış ve ona Kendinden bir ruh üfürmüştür. İşte bu ruh sebebiyledir ki, insan kâinatın enşerefli mahlûkudur.Bu durum yine Kur’ân-ı Kerim âyetleri ışığında açıklık kazanmaktadır. Çünkü Allahû Tealâ Hz.Âdem’e Kendi ruhundan üfürerek, insanoğlunu en şerefli mahlûku yaptığı anda tüm huzurdakilere Hz. Âdem’e secde emrini vermiştir. Bu emre itaat etmeyen İblis, kibirinden dolayı huzurdan kovulmuştur. Kovulması sonrasında da kıyâmete kadar insanları azdırmak için süre istemiş ve Allahû Tealâ’dan bu izni aldığında da insanları “Sıratı Mustakîm”den uzak tutmak için elinden geleni yapacağını vaadetmiştir.
- 7/A’RÂF-16: Kâle fe bimâ agveytenî le ak’udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme).
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin’e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi. - 7/A’RÂF-17: Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
Konuyu bu çerçevede incelediğimizde görüyoruz ki; Allah’ın insanoğluna emanet olarak verdiği ve dünya hayatını yaşarken bizden geri istediği bir ruhumuz vardır. Bir insan yaşarken ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilediği takdirde, Allah o kişinin ruhunu 7-8 aylık bir ömrü var ise muhakkak Kendisine ulaştıracaktır. Ruhun Allah’a ulaşması “hidayet”, ruhun Allah’a ulaşmak için katettiği yolun adı ise “Sıratı Mustakîm” dir.
Sadece bu iki kavramın değiştirilmesi sebebiyle (Hidayet ve Sıratı Mustakîm), İslâm âlemi, Allahû Tealâ’nın standartlarından uzaklaşmış, son derece mutsuz ve huzursuz bir hayatın içine itilmiştir. Bu iki ana kavram, Kur’ân’daki muhtevasıyla yaşanmadıkça hiç kimsenin kurtuluşa ulaşması mümkün değildir. Bugünkü İslâmî tatbikatta insanlar, kıyâmet günü üzerinden geçecekleri sırat köprüsü diye kıldan ince kılıçtan keskin bir köprünün varlığına inandırılmışlardır. Her kim dünya hayatında bir koç kesmişse, o koçun sırtında bu köprüden geçecek ve cennete ulaşacaktır. Bu, tamamen Kur’ân-ı Kerim’e aykırı bir inanıştır ve Allah’ın katında hiçbir geçerliliği yoktur.
Nitekim Allahu Teala Nisâ Suresinin 175. âyet-i kerimesinde Allah’a yönlendirilmiş olan Sıratı Mustakîm’in “İnsan ruhunu Allah’a ulaştırdığını” açıkça ifade etmektedir.
- 4/NİSÂ-175: Fe emmâllezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Böylece Allah’a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenleri) ve O’na (Allah’a) sarılanları ise, (Allah) Kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).
Ruh için vuslat, vasıl olma vetiresi, Sıratı Mustakîm üzerinden Allah’a ulaşmaktır. Ruhun Sıratı Mustakim üzerinden gerçekleştirdiği seyr-i süluk isimli yolculuk tamamlandığında, ruh Allah’a ulaşır ve Allah’ın Zat’ında yok olur. İşte bu, hidayettir. Hidayet, yaşarken bir insanın ruhunun Allah’a ulaşmasıdır.
Kişi ne olmuştur? (Allah’a) ermiş (hidayete ermiş) evliya olmuştur. Nesi ermiştir? Ruhu ermiştir.
- 3/ÂLİ İMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah’a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah’a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz’in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi’dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm’dir (en iyi bilendir). - 2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve le initteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Ve sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden asla razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (Allah’ın Kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir.”. Sana gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan, senin için Allah’tan bir dost ve bir yardımcı yoktur.