Zaman demişler adına,
Doyurmadın insanları
Dünyanın tadına.
Dur desem durmuyorsun,
Gittikçe hızlanıyorsun,
Hem başımı döndürüyor,
Hem canımı sızlatıyorsun.
Ey zaman!
Saçlarımı döktün belimi büktün,dişlerimi söktün,
İyi Olan Her Şey Paylaşımda…
Zaman demişler adına,
Doyurmadın insanları
Dünyanın tadına.
Dur desem durmuyorsun,
Gittikçe hızlanıyorsun,
Hem başımı döndürüyor,
Hem canımı sızlatıyorsun.
Ey zaman!
Saçlarımı döktün belimi büktün,dişlerimi söktün,
Ömür dedikleri şey !
Dün, bugün, yarın,
Bir film oynuyor,
Sanki arkası yarın.
Geçmiş ve gelecek arasından,
Neler gelip, neler geçecek,
Ömür denilen zaman,
Petek’siz balmı olur?
Gonca’sız gülmü olur?
Aşk’sız gönülmü olur?
Gel gidelim Yunus’a gönül.
Dergahında aşık olunur,
Aşk Od’unda yanan olur,
Yanmada şifa bulan olur,
Gel gidelim Yunus’a gönül.
Her bir nesil eseridir sizlerin
Yıllar geçse silinmez ki izlerin
Çocuklara ışık saçar sözlerin
Gosterdigin yollar düzdür öğretmen
Cehalete karşı nurlu ışıktır
Eğilmez başları daima diktir
Her türlü övgüye şana layiktir
Ne kadar övülsen azdır öğretmen
Belki gittikleri onuncu hastaneydi. Artık sinirlenmişti adam…Her zamanki gibi eşine söylenmeye başlamış, o kırıcı sözlerini sokak ortasında söylemekten bile vazgeçmemişti. Zavallı kadın ise sindirmeye çalıştığı bu kırıcı sözleri, başka çaresi olmadığı için yine yutkunmuştu. Adam yol üzerindeki bir hastaneye de uğradıktan sonra artık uğraşamayacağını söylemişti bağırarak…
O önde dilsiz eşi arkada girdiler on birinci hastane kapısından. Sekreter, onları yaşça oldukça büyük ve tecrübeli bir hekim olan Hulusi beyin odasına yönlendirmişti. Adam kapıyı çaldı ve içeri girdiler. Kadın hiçbir tepki vermeden eşinin gösterdiği sandalyeye
Devesiyle birlikte çölde yürümekte olan bir bedevi, güçlükle yürüyen, dudakları susuzluktan kurumuş bir adama tastlamış. Adam bedeviyi görünce su istemiş.
Devesinden inen bedevi adama su vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye atlayıp kaçmaya başlamış. Bedevi arkasından bağırmış:
” Tamam deveyi al git; ama sakın bu olayı kimseye anlatma !”
Tolstoy’ un ” İnsan Ne ile Yaşar ” adlı kitabında, çiftçi Pahom’ un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır. Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır. Uzak bir yerlerde, cömert bir ağanın karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için ağaya gidip talebini iletir.
Gerçekten de ağa herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir. Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der. “Yoksa bütün