Merhamet hamuruyla yoğrulmuş, insanın huzur ve mutluluğunu hedef edinmiş olan medeniyetlere en önemli örneklerden biridir Osmanlı.
Osmanlı Devleti için en büyük hedef İslam’ın adaletini ve ahlakını dünyaya yaymaktı. Fethettiği topraklarda, Kur’an’ın buyruğu gereği hiçbir zor ve baskı kullanmadan İslam ahlakını hakim kılmıştır. Yalnızca Müslüman ve Türklerin değil, kendisine tabi olan farklı dil ve dinden tüm insanların rahatını ve mutluluğunu gözetmiştir.
Osmanlı padişahları, “Eğer müşriklerden biri senden eman isterse ona eman ver, öyle ki Allah’ın sözünü dinlemiş olsun. Sonra onu güvenlik içinde olacağı yere ulaştır. Bu onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir.” (Tevbe Suresi, 6) ayeti gereği, kendilerinden yardım isteyen ihtiyaç içindeki kimselere de -inançsız dahi olsa- yardımcı olmuşlardır.
Topraklarında yaşayan insanların tümü, İslam’ın halifesi olan padişaha emanet idiler. Farklı inançlara sahip bireyler, kendi inançlarına ve hukuklarına uygun olarak özgürce ve güven içinde yaşamışlardır. “Dinde zorlama yoktur” inancı gereği, İslam’ı kabul ettirmek için kimseye baskı uygulanmamış, herkese hoşgörü ve merhametle muamele edilmiştir.
Yeryüzünde yaşanan baskı ve zulmün durması için yapılması gereken Allah’ın buyruğuna uyarak, Osmanlı gibi adaleti ayakta tutmak, farklı din, millet ve mezheplere mensup insanların kimliklerini değiştirmeye kalkışmamak, onlara ve inançlarına saygılı olmaktır.
Bir yanıt yazın