Her ağaç mevsimine göre, çiçeğine, yaprağına göre inler..Uyumlu dediğimiz insanlarla benzeşmesi..Mevsimine göre; kışsa döker yükünü, bahar yeni elbise biçerken kuşanır tazeliği.
limoni servi. Gelenekçi, ‘kendine göre’ inleyen, uyumsuz, kendi havasında, kendi dünyasında olan ayrık ağaçlardan.
”Ne kış, ne bahar. Soyamaz beni kendimden. İçimde dışımda bir benim, eğer bakarsan” der gibi.
Çiçeksiz ağaç, en çok ölü bekçiliği görevini üstlenen. Mezarlık fedaileri.
Oksijen deposu; yani biz insangillerin yaşam için elzem olan hava’ nın deposu. Hangi süperin(!) aklına gelmiş olabilir ki, mezarlıklara dikmek.
‘Efenim, ölüler oksijen tüketmez ki..’ Hani ölülerimizi de en kısa sürede unuturuz ya, bari bir şahit, bir yoldaş olur diye mi, mezarlıklara sürgün etmişlerdir servileri..
Sen hatırla, hatırla ki..Sen de unutulmayasın. Ağaçlar hatırlamaz, şahit’lerdir onlar. Sessiz..
Çiçeği yok diye mi, yoksa kökleri derin nasılsa bulur diye mi kendinden bir kap suyu köküne dökmeyi çok görürsün?
Neden baharda çamlara methiyeler düzmezsin? Bak o’ nda da senden ne çok bir şeyler var. O’ da senin gibi ‘anlaşılamamış’ işte. O’ da senin gibi uyumsuz işte, O da tıpkı senin gibi içine kapanık, diğer ağaçlar gibi değil; çiçeklerini içine açıyor işte. Tıpkı senin gibi kendine açıyor düşlerini. Diyeceksin ki:
”Hiç ağacın düş’ ü olur mu?”
Olmaz mı, çiçekleri ağaçların içinde saklı düşlerinden başka nedir ki? O düşten yola çıkar bir tohum. Tohuma yazılıdır; köklerinden dallarına, dallarından çiçeklerinin sayısına kadar. Tohum düş yatağıdır, toprağın koynunda döllenir. Tıpkı senin bedenin gibi; düş’ lerinin yatağı bedenin. Ama, senin zamana denk düşen mevsimlerin var. Bir de içindeki o fısıltı. Sen de o fısıltıya göre inlemez misin? Ah, dersin şu içimi bir dökebilseydim…
Dökersin belki, sonra döktüklerini toplamak istersin..Sen hiç yapraklarını döktükten sonra toplamak için yanıp tutuşan bir ağaç gördün mü?
Servi işte seslenir sana bir mezarlığın içinden:
”eğer bakarsan ben de senin gibiyim”
Sıkıldın biliyorum. Gitmeden söyleyeyim. Çam ağaçlarıyla kaplı bir ormana gidiyorsan, toprağa sakın güvenme! Hele ki gece olduğunda. Uyuyacaksan, iki ağacın arasına sere serpe yatma; ormanda gece hayatı panayır yeri gibidir. Ne kadar börtü böcek varsa yollara düşer. İki ağaç arası, yollarıdır onların. Yollarına dağ gibi yatarsan, uyutmazlar seni gece boyunca. Hele bir de yağmur yağıyorsa toprağa sakın güvenme..
Daya sırtını bir çam ağacına. O korur seni. Her mevsim neden yeşildir? Düşündün mü hiç? Çam ağaçları ve onların bilge soyundan gelen çocukları, uyumaz hiç, daima uyanıktır onlar.
Düşleri, iğne yapraklarının ucunda gizlenmiştir. Bu yüzden çiçeklerini görmek için derin derin koklamasın.
Ne çok benzeşmişsin aslında sen farkında olmadan, bir limoni servi ile..
Kaynak;BrainPsychology

Herkes Cennete Gitmek İster ama Hiç Ölmeden Cennete Gidilir mi?
Limoni serviyi kendimde yetiştirme uğraşısındayım. Gerçekten harikulade bir bitki. Ne dokunmaya ve kesmeye kıyabiliyorum. İşimden fırsat buldukça bitkilerimleyim. Kış ile yazı birleştiren bu bitkiye bayılıyorum. Bu tür paylaşımlarınızın da artmasınıa diliyorum. Sağlıcakla kalın.
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. İnşallah paylaşımlarımızı çoğaltırız.