Ebu Eyyup el- Ensari Hz.
Medineli müslümanlardan ve hicret sırasında Hz. Peygamber’i (SAS) evinde misafir eden sahâbî. Bütün Müslümanlar Rasûlullah’ı (SAS) kendi evlerinde misafir etmek istiyordu. Bunun üzerine Rasûlullah (SAS) devesini serbest bıraktı. Kusva adlı deve Ebû Eyyûb’un (RA) evinin önünde çöktü. Peygamberimiz (SAS) bu evde uzunca bir süre misafir oldu.
İstanbul’un fethinden 784 sene önce İstanbul kuşatması sırasında şehit olan sahabe-i kiramdan Halid bin Zeyd’dir (RA). Medine’de doğdu. Babasının adı Zeyd bin Küleyb, annesinin ismi Hind’dir. Geçimini çuhacılık ile yani dokumacılık ile temin eden fakir bir Medineli idi. Ebu Eyyub el Ensari (RA) Medine’nin Ben-i Hazrec kabilesinin Neccar kolundandır. Peygamber Efendimiz’in (SAS) ceddi, Haşim lakablı Abdul Ula, Medine’de Neccar kabilesinden Selma binti Amr ile nikahlanmıştır. Selma’dan Efendimiz’in (SAS) dedesi Abdülmuttalib dünyaya gelmiştir. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (SAS) ile akrabalık bağı da vardır. Ebu Eyyub el Ensari (RA) ın soyunun Yemen meliklerinden Melik Tubbi adıyla meşhur Hümeyr İbn-i Rebi’ye ulaştığı rivayet olunur. Hicretten önce Peygamber Efendimiz (SAS) ile konuşmuş ve Akabe biatında bulunarak ilk müslümanlardan olmuştur.
Peygamberin (SAS) Ev Sahibi
Peygamberimiz’in (SAS) Medine’ye gelmek üzere Mekke’den yola çıktığını haber alan Ebu Eyyub el Ensari (RA) her sabah Medine dışına çıkıp O’nu beklerdi. Nihayet Resulullah Efendimiz (SAS) geldi. Herkes O’nu evinde konuk etmek istiyordu. Kimseyi üzmek istemeyen Peygamberimiz (SAS) devesini saldı. Deve kimin evinin önünde durursa onun evinde misafir kalacaktı. Deve gidip Ebu Eyyub (RA)’ ın evinin önünde durdu. Bu nedenle Peygamberimiz kendi evine taşınana kadar tam 7 ay onun evinde kaldı. Bir rivayete göre; deve Ebu Eyyub El Ensari’nin evinin önüne çökünce Cebrail gelerek Efendimiz’e
“Ya Resulallah! Buraya in ! Zira o, Hak Teala’ya karşı tevazu etmiştir. Sen Medine’nin girişine geldiğin zaman seni misafir etmek için herkes evini temizledi, süsledi.” buyurmuştur.
Ebu Eyyub El Ensari(RA) Hazretlerinin evi iki katlı mütavazi bir evdi. Resulullah’ı üst katta misafir etmek istedi ama Peygamberimiz (SAS) razı olmadı. Bir süre sonra Ebu Eyyub El Ensari (RA) Hz. Peygamberimiz’e (SAS) gelerek,
“Ya Rasulullah, ben ve ehlim bu gece uyuyamadık.” dedi. Efendimiz (SAS) sebebini sorunca;
” Bir kimsenin evinin içinde hareket etmesi, dolaşması tabidir. Bu sebeple sizin üzerinize toz toprak dökülmesinden endişe ediyoruz. Anam ve babam sana feda olsun Ya Rasulallah. Siz üst katta ikamet buyurunuz biz de altkatta oturalım. Böylece bu endişeden kurtulalım.” diye cevap verdi. Peygamberimiz’in bu ikametinin son ayında üst katta kaldığı rivayet olunur.
Ebu Eyyub El Ensarı Hz.anlatıyor.
“Bir gün su testisi kırıldı. Sular yerlere dökülmüştü. Alt kata sızar ve Resulallah’ı rahatsız eder diye hemen yorganımızı üzerine atıp suyu emdirdik. O, tek yorganımızdı. Peygamberin muhafızı Ebu Eyyub El Ensarı Hz. Peygamberimiz’i korumakla görevli 7 sahabeden biriydi. “-Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan, Allah’ın elçiliğini tebliğ ve ifa etmiş olmazsın. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz ki Allah, kafirler güruhunu muvaffak etmez.” (Maide-67) Ayeti üzerine bu görev sona erdi.
Ebu Eyyub El Ensari Hz.Peygamberimize (SAS) son derece bağlıydı. Hayber Gazası sonrası kale beyinin kızı Safiye Hatun ile nikahlandı. O gece Hayber Medine arasındaki bölgede Ebu Eyyub El Ensarı Hz.elinde kılıç sabaha kadar çadırın başında bekledi. Sabah Peygamberimiz (SAS) Onu elinde kılıç çadırın başında görünce,
“Bu ne hal, ne arıyorsun burada” diye sordu. Ebu Eyyub El Ensarı Hz.
“Ya Rasulullah, yanınızdaki kadın yeni müslüman oldu. Yakınları da Müslümanlarca katledildi.Onların acılarından dolayı size bir zarar vermesinden endişe ettim.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAS) ona dua ederek,
“Ya Rabbi, Senin peygamberini bu şekilde koruyanı , sen de koru.” dedi. O ve ailesi bu duanın bereketiyle hep korundular. Hatta kendi kabri düşman topraklarında yüzyıllarca kaldığı halde korunmuştur. Peygamberin (SAS) Mihmandarı Ebu Eyyub el Ensari (RA) Peygamber Efendimizin (SAS) vahiy katibi ve kurradandı. Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber ve Tebuk savaşlarına, Emeviler devrinde de Mısır ve Kıbrıs’ın fethine katılmıştı. 668-669 da ise İstanbul’un fethine katılmıştır.
Ebu İmran şöyle rivayet ediyor: Emeviler zamanında Konstantiniyye üzerine gazaya çıkmıştık. O sırada Mısır’da vali olarak Ukbe bin Amr, şam da da Fudayl bin Ubeyd bulunuyordu.Konstantiniyye önlerine gelince şehirden büyük bir Rum ordusu dışarıya çıkarak saldırıya hazırlandılar. Biz de kendilerine karşı saf tuttuk. İslam ordusunun neferlerinden biri düşman içine saldırdı. Birçoğunu katlettikten sonra tekrar geri döndü. Bunu gören bazı askerler;
“Fesubhanallah ! kendini nasılda tehlikeye attı. Hiç gereği yoktu.” diye söylendiler. Bu sözleri işiten Ebu Eyyub el Ensari Hz.ayağa kalkarak;
“Ey askerler ! Sizler Cenabı Hakkın (kendinizi tehlikeye atmayın….) mealindeki ayetini yanlış yorumluyorsunuz. Düşmanın içine saldırmak, sizin anladığınız manada insanın kendisini tehlikeye atması demek değildir. Zira bu ayeti kerime biz Ensar hakkında nazil olmuştur. Şöyle ki: Allahu Teale dini mübin-i İslamı güçlendirip dinin yardımcıları çoğalınca, biz Ensar, Rasulullah’tan gizli olarak kendi aramızda ; ” şimdiye kadar yaptığımız fedakarlıklar sebebiyle mallarımız telef oldu. Artık onların başında dursak, birazda mallarımızla ilgilensek, onların ıslahı ile meşgul olsak” diye düşündük. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, bizim düşüncelerimizin yanlış olduğunu beyan etti. “-Allah yolunda mallarınızı harcayın. (Dünya malına tamah ederek, dünya zevkine aldanarak) kendinizi tehlikeye atmayın. Daima iyilik edin. Muhakkak ki Allah, iyilik edenleri sever. (Bakara 195) ayeti nazil oldu. O halde asıl tehlike, Allah yolunda cihadı ve Allah yolunda mallarınızı ve canlarınızı harcamayı bir kenara bırakarak onlarla meşgul olmaktır.”
İstanbul Seferi:
Ebu Eyyub El Ensarı Hz.
“Konstantiniyye mutlaka feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel bir kumandan, onu feth eden asker ne güzel bir asker bir askerdir.” hadîsine mazhar olmak için fırsat kolluyordu. Hz.Ali (RA) dönemindeki savaşlara da katılmıştı.Haricilere karşı yapılan Nehrivan Savaşına da Medayin’e kadar gelmişlerdi. Onun aklında hep İstanbul vardı. Hz.Muaviye’nin (RA) hilafeti döneminde onun oğlu Yezid kumandasında İstanbul’a düzenlenen sefere katılmak üzere hazırlandı. Bu sefere; İbn-i Ömer, İbn-i Abbas gibi sayıları bilinmeyen nice sahabi de katıldı. Sene 669 du.Ebu Eyyub El Ensarı Hz. nin yaşı 70 in üzerindeydi. Savaşın zorluklarına tahammül edemeyeceğini düşünen yakınları onu caydırmaya çalıştılar ama başarılı olamadılar.O, kesin kararlı olduğu için sefere katıldı. İstanbul önlerine gelmişler ,Haliç yakınlarına karargah kurmuşlardı. Ebu Eyyub El Ensarı Hz. kendisine tahsis edilen çadırda gün geçtikce daha çok güçten düşüyordu. Rahatsızlığı iyice artınca Ordu komutanı olan Yezid İbni Muaviye yanına geldi. Bir diyeceği olup olmadığını sordu. O da şu cevabı verdi.
“Benim sizin dünyanızdan hiç bir arzum ve talebim yok. Yalnız sizden şunu istiyorum.Eğer burada vefat edersem, beni mümkün olduğu kadar düşman beldesinin içine doğru götürüp surlara yakın bir yerde defnedin. Zira Rasulullah (SAV) den -Konstantiniyye surlarının dibinde salih bir kimse defnedilecetir dediğini işittim. O salih kişi umarım ki ben olayım.!” bu sözlerden sonra vefat etti.
Naşı vasiyeti üzerine ordunun gidebildiği en ileri noktaya defnedildi.
Kabrin Bulunması:
Fatih S.Mehmet İstanbul’u fethinin akabinde daha ordunun bir kısmı Ok meydanında iken Hocası Akşemseddin’den kabrin bulunması için ricada bulunmuştu. Akşemseddin Hz. o gece Okmeydanı’ndaki çadırında Allahu Teala ya dua etmiş ve istihareye yatmıştı. Ertesi sabah Fatihl’e birlikte gittiler. Akşemseddin Hz. koltuğunun altındaki seccadesini yere sererek namaza durdu. Uzun süre huşu içinde namaz kıldı.O sırada Fatih’in yanında gelenlerde heyecan içinde bekliyorlardı. Namazını bitirince kabrin bulunduğu yeri Fatih’e gösterdi. Fatih’in emriyle birkaç kişi o yeri kazdılar. Bir taş bulundu. Üzerinde ” Haza kabri Eba Eyyub” (Burası Eba Eyyubun Kabridir.) yazıyordu.Taşı kaldırdıkları zaman hayretler içinde kaldılar. Eyyub (ra)’ın naşı hiç bozulmamıştı. Nur içinde yatıyordu.Türbe yapılana kadar yeniden kapatıldı. Akşemseddin Hz. kabrin baş ve ayak uçlarına iki fidan dikti. Türbe fetihten hemen sonra inşa edildi. Cami ise 1459’da yapıldı. Birçok tamir gördü ama ilk şeklini korudu. Türbenin sedefli kapısını Sultan 2.Abdulhamid Han yaptırmıştır. Sandukanın üzerinde Sultan 2.Mahmud’un yaptırdığı atlas örtüde Kisve-i Şerif yazılıdır.Buradaki yazıların birkısmını Sultan 2.Mahmud diğer kısmını da Hattat Mustafa Rakım Efendi yazmıştır. Türbenin önündeki seyir penceresini 1.Ahmet, sandukanın etrafını saran gümüş şebekeyi sultan 3.Selim yaptırmıştır. Tahta çıkan padişahların kılıç kuşanma törenleri sandukanın arka tarafında yapılırdı.
Kaynak:ismailkavuncu. com
Bir yanıt yazın